Zeki ORDU

Tarih: 04.09.2023 16:37

EYMÜR'DE BİR AKŞAMÜSTÜ

Facebook Twitter Linked-in

 Eymür, Giresun'un Tirebolu ilçesine bağlı bir köy. Tirebolu Gümüşhane yolu üzerinde kurulmuş gönül sahibi insanların vatanı…
Bu köyle ilk irtibatım oraya öğretmen olarak atanmakla başlıyor. Köye geldiğim yıl şiddetli bir kış vardı. Ben karne tatilinde bu köye atandım. Bu köyle ilgili hatıralarım onlarca sayfaya sığacak kadar var. 
İlk atandığım yıl köyde elektrik yoktu.  Kaldığım köy evinde küçük bir tüpte su ısıtıp, şişelere doldurup; onu da yaracağım yere yerleştirir Ali Dayı'nın çay ocağında yerimi alırdım. Geç vakitte eve gelir, sıcak sularla ısınmış yatağıma uzanır ve sabah mümkün olduğu kadar erken evi terk ederdim. Öyle ya okul daha sıcaktı.
İkinci sene köye elektrik geldi. Tabii elektriğin gelme hikâyesi başlı başınca bir konu. Şimdilik geçiyorum. O kışı yatağımı ısıtmak için elektrikli battaniye kullanıyordum. Bir sene de öyle geçti.
Son sene ise yanıma kız kardeşimi alıp sıcak bir eve gelmiş oldum.
Kanun gereği Giresun ilinden yani Eymür Köyü Ortaokulundan ayrılarak Bitlis Erkek Öğretmen Lisesine atandın. Takvimler 1986 yılının mayıs ayı idi ve ben hem okulumu, hem Eymür'ü aynı anda terk ettim. 
Günler günleri kovaladı, yıllar yılları kovaladı. Ülkenin muhtelif yerlerinde eğitimci olarak çalıştım. Yani Tirebolu Cumhuriyet Ortaokulu ile başlayan meslek hayatım; Bitlis, Ünye, Akkuş olarak devam edip, Samsun'un Terme ilçesinde sona erdi. Bu zaman zarfında Eymür'e uğramak kısmet olmadı.
Günlerden bir gün planlı bir seyahat doğrultusunda Giresun'un Dereli ilçesinden başlayarak; Giresun'un, Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk ve Doğankent ilçeleri ile Gümüşhane be Bayburt'un bütün ilçelerini içine alan bir güzergâhta yolculuk ederken, Tirebolu'dan önce son içe Doğankent oldu.
Doğankent ben Eymür'de öğretmen iken ilçe değildi. Daha sonra ilçe olan bu beldeye yolum düştüğünde çok geçmeden Eymür Köyü Toraklarından geçeceğimi biliyordum bu benim için heyecan verici bir durumdu. Ayrılalı 37 yıl iki ay olmuştu.  Acaba okulum orada duruyor muydu?
Akşama çok az bir vakit vardı. Şehre sessizce girip okulumun yanına gidip fotoğraf çekecektim. Öyle de yaptım. Maalesef okulum eğitim-öğretme kapatılmış bina metruk bir vaziyetle hatıraları ile baş başa kalmıştı. Hüzünlenmedim desem yalan. Aradan geçen 37 sene mekândan çok şeyler kaybolmuştu.
Hüzünlü adımlarla okulun yanından ayrılırken bir “Aaa Zeki Hoca” diye bir ses duydum. Eski bir öğrencim saçları ağırmış bir vaziyette yeni yapılmış şadırvanda oturuyordu. Durdum. Hoş-beşten sonra etrafım kalabalıklaştı. Köyün çay ocağı olarak kullanılan yerinde oturduk. Eski tanıdıklarla yarenlik ettik. Ali Dayı hala dinçti. Ali dayı dedimse bir isimden ibaret olmayan biri. Zaten onunla ilgili bazı hatıralarımı kaleme almıştım.
Orada bulunanlarla 37 yılın verdiği hasret ve hüzün ile sohbet ettik. İçimden çok şeyler koptu. Bırakıp gittiğim köyüm, ( köyüm diyorum, çünkü asıl köyüm kadar sevdiğim bir yer) eskisi gibi değildi. Belki orada yaşayanlar bu değişimi yavaş yavaş yaşadıklarından fark edemediler. Ancak ben çok farklı bir coğrafyaya gelmişim gibi hissettim kendimi.
Hele orada bıraktığım güzel insanlar. Sadece yaşlanmışlar. Değişimin engellenmeyen kudretine müdahale edememenin çaresizliği ve hüznü içinde bu günlere gelmişler. Kim bilir kaç kere kendi kendilerine “Hey gidi günler hey!” diye iç çektikleri olmuştur.
Aradan geçen 37 yılın ardından kavuştuğum ve birkaç saat sonra tekrar ayrıldığım bu köye kısmet olursa bir kere daha uğrayacağıma söz verdim kendi kendime.  
Hoşça kal Eymür! Seninle çok şeyler yaşadık biliyorsun. Çok şey geride kalsa da hafızada kalan hatıralarda hep beraber olacağız yine.
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —