Futbola ilgilenenler, “Futbol, sadece futbol değildir” diyorlar. Bu sözde doğruluk payı olduğunu kabul ediyorum.
Futbol bugün bir endüstri haline gelmiştir. Büyük futbol kulüpleri bu sektöre milyon dolarlar dökmektedir. Kulübün cirosu bir yana, borçları dahi milyarla ifade edilmektedir. Süper Lig kulüplerinden Fenerbahçe’nin 31.05.2024 tarihindeki borcu 12 milyar 571 milyon TL, Galatasaray’ın borcu da 13 milyar 481 milyon TL olarak açıklanmıştır. Varın gerisini siz düşünün.
Benim futbol merakım dokuz yaşımdayken başladı. Bugüne gelelim.
Terme Bilgi Gazetesi yazarları olarak, Terme Bilgi Pınarı Dergisi’ni, dört ayda bir olmak üzere on üç sayı çıkardık. Herkesin bütün sayılarda yazısı olmayabilir. Lâkin ben her sayı için yazı hazırladım. Konularımdan birisi de “Termespor’un Tarihi” idi.
Yazımı hazırlamak için 2014 yılından itibaren Termespor’un maçlarını seyretmeye başladım. Halbuki ben, Termespor üçüncü ligde iken bile maçlarını seyretmemiştim. Nasıl olur da benim gibi bir futbol meraklısı, üçüncü ligde oynayan yaşadığı şehrin takımını seyretmezdi? Elbette beni stada gitmekten alıkoyan bir sebep vardı: Kötü tezahürat, küfür ve taşkınlık!
Aslında 3. Lig maçlarına gidiyordum. Bir iç saha maçında Termesporlu eski bir futbolcunun hakeme saldırmak için tel örgülere tırmandığını görmüş (o zaman sahanın kenarında ihata duvarı yoktu, tel örgü vardı) ve hakeme ağza alınmayacak küfürler savurduğunu duymuş ve olanlardan büyük rahatsızlık duyarak bir daha maçlara gitmemeye karar vermiştim.
Terme’de maç seyretme alışkanlığım, Termespor hakkında Bilgi Pınarı Dergisi’ne yazı hazırlamam gerektiğinde başladı. Konu ile ilgili dergiye üç yazı yazdım. Artık Termespor’u yazmayacaktım ama maçlara gitmeye devam ettim. Ne de olsa serde “boş işler”le uğraşmak vardı. Mesai arkadaşım Coğrafya Öğretmeni Ali Alper de maç seyretmeyi seviyordu. Artık yaz demeden kış demeden, soğuk demeden sıcak demeden, imkânlar ölçüsünde maçları takip etmeye başladık.
Sadece maçı seyretmekle kalmıyor, aynı zamanda seyrettiğim maçları gazetem için haber de yapıyordum. İşte asıl “boş iş” sayılacak mesele buydu. Kimse beni haber yapmaya zorlamıyordu ama yine de buna zaman harcıyordum. Hem de hayli zaman!..
“Kimse beni zorlamadı” dedim ama zorlayıcı bir sebep olduğunu belirtmeliyim.
Samsun gazeteleri, Samsun Amatör Küme maçlarını haber yapıyorlardı. Lâkin fotoğraflar, maç sonucu ve bir iki demeç dışında haberde dişe dokunur bir bilgi bulamıyordum. A Takımı maçı 2-1 kazanmıştı ama golleri kim atmıştı, haberde yazmıyordu. Hele de maçı yöneten hakemlerin isimleri ve takımların kadroları haberde hiç yer almıyordu.
İşte beni maç haberi yapmaya sevk eden sebeplerden biri de bu oldu.
Maç başlamadan en az 10 dakika önce Ali Alper ile stada gidiyorduk ki, hakemlerden takım kadrolarını ve hakemlerin isimlerini alabileyim. Takımlar sahaya çıktığında fotoğraflarını çekebileyim.
Benim seyrettiğim maçların haberinde hakemlerin isimleri mutlaka vardır. Takım kadroları vardır. Teknik sorumluların isimleri vardır. Golleri atanların isimleri hayda hayda vardır!
Bu çalışma sırasında bazılarının, “Yetmiş yaşını aşmış bu adamın başka işi mi yok ta soğukta yağmurda buralarda dolaşıyor?” dediklerini duyar gibi oluyorum. Aklıma bu düşünce geliyor. Bunu düşünmediğimi sanmayın.
Benim Din Kültürü Öğretmeni olduğumu bilen ve camiye yakın olan bazılarının da, “Bu yaştaki Din Kültürü Öğretmeninin statlarda, maçlarda ne işi var?” diye beni yargıladığını ve yadırgadığını da düşünmedi değilim.
Neden öyleyse kendimi yoruyor, boş işlerle uğraşıyorum?
Ben biraz da tarihe not düşmek, gelecek kuşaklara bugünü aktarmak, bu alanda çalışma yapacak olanlara bir kaynak bırakmak istiyorum. Çünkü “Dünden Bugüne TERMESPOR” isimli çalışmayı yaparken sadece bir yılı kapsayan yirmi sayfalık kitapçık dışında yazılı bir kaynak bulamadım. Ben de maçlara giderek, maçları ayrıntılı haber yaparak futbol dünyasına bu alanda küçük bir katkıda bulunmak istedim.
Bunların, biraz da “boş işler” olduğunun farkındayım!