Rabbimizin geceye lütfettiği sırlar, hikmetler ve feyizler kişinin kalbî seviyesi nispetinde ayan olur. Mîrâc gibi ilâhî ikramların, vahyin nüzûlünün ve bunların zıddı olan ilâhî intikam tecellîlerinin daha ziyâde gecenin derûnunda vukû bulmuş olması da gösteriyor ki, günün bu vakitlerine ayrı bir ihtimam göstermek îcâb etmektedir.
Allâh'a yakınlaşma azmindeki mü'minler için geceler, derûnundaki sükûnet ve feyz dolayısıyla müstesnâ bir ganimettir. Nitekim hadîs-i şerîfte: “Gecede bir saat vardır ki, müslüman bir kimsenin Allah'tan, dünya veya ahiretle alâkalı bir hayır talebi o saate rastlarsa, Allah dilediğini ona mutlaka verir. Bu saat her gecede vardır.”
Cenâb-ı Hak, o bahtiyar kullarını medhederek şöyle buyurur: “Onlar, geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfâr ederlerdi.”
Geceler, tatlı ve yumuşak yatakları sırf Allah Teâlâ'nın rıza-ı şerifi için terk ederek ilâhî huzura yalnızca muhabbet ve aşk sebebiyle baş koyma zamanıdır. Dolayısıyla gecenin huzurlu ikliminde kılınan namazların, okunan Kur'ân'ların ve yapılan tesbihatın Allah'a yakınlık bakımından çok büyük bir ehemmiyeti vardır. Gece yapılan ibadetler, âdeta Yüce Yâr ile buluşup sohbet etme mahiyeti taşır. Herkes uyurken uyanık olmak, Allah'ın rahmet iklimine girmek, muhabbet ve merhamet meclisine dâhil olan müstesna kullar arasına girmek demektir.
Gece ibadetine gösterilen rağbet, gönüllerdeki aşk ve muhabbet-i ilâhînin şiddeti nispetinde olur. Hakikaten, Rabbini sevdiğini iddia eden bir kimsenin derin bir gaflet içinde sabaha kadar uyuması nasıl düşünülebilir? Bu sebepledir ki seherleri ihyâ etmek, kulun Rabbine duyduğu halisane muhabbet ve tâzîminin ifâdesidir. Gafletle geçirilen veya uykuya mahkûm edilen bir gece; taşa, denize ve çöle yağan yağmur gibi semeresiz ve telâfisi zor bir kayıp sayılmalıdır. Teheccüdden geri kalmak, mühim bir kayıp ve hüsran sebebidir.
Cenâb-ı Hak, seherlerde ifa edilen zikre, sair zamanlardakinden daha fazla kıymet vermektedir. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tesbîh et! Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyâyı seviyor, istiyor ve tercih ediyorlar da önlerindeki çetin bir günü (âhireti) ihmâl ediyorlar.”
Peygamber:
“Allah'ın kula en yakın olduğu vakit, gecenin son kısmının ortasıdır. Eğer o saatte Allah'ı zikreden kimselerden olmaya gücün yeterse ol! Çünkü namaz (o saatte) meşhûddur (melekler o esnâda hazır bulunurlar).” buyurdu.
Velhâsıl mü'min, geceyi Allâh ve Rasûlü'nün tavsiyeleri istikâmetinde gâyeli kullanabilir ve zikrin rûhâniyetinden nasip alabilirse, gecesi gündüzünden daha aydınlık olur.