'Amme' suresinde en güzel tasviri yapılmıştır geceyle gündüzün.
Ve insanı bir yolcuya benzetir, meftun olduğumuz büyük Peygamber. İnsan, bu âlemde sırtında sorumluluk yükü taşıyan bir yolcudur.
Önce ruhlar âleminden, anne karnına düşer gurbetliği. Yani yüce Kur'an'ın tabiriyle üç karanlık içinde bir beden kazanmakla başlar ilk gurbetimiz. Gerçek sılaya dönünceye dek ulaşmak için menzil-i maksudumuza hep yürürüz düşe kalka. Allah resulünün dediği gibi 'Ölümlü dünyada çok kısa bir zaman konaklarız.'
İnsan dağların, taşların kabul etmediği ağır bir yükü almıştır sırtına. Ağır mı ağırdır, sorumluluğu. Ve ulaşmak için gerçek menzile; verilen süre kısadır.
Yine Kur'an diliyle; 'Kazanç zamanı kılınmıştır gündüzler.' Gündüzleri; alışveriş ve ticaretle, koşuşturma ve maişetle geçirir insan. Günlük olaylar, mütemadiyen örseler insanın ruhunu. Sırtındaki ağır yükün farkında olmayanlar; çalışma hayatının yoğun ve yorucu temposundan tefekkür, okuma ve kulluk gibi ruhunu mutlu edecek eylemler için zaman bulamaz. Gündüzünü, gaflet ve nisyan perdesi fethetmişlere doğrusu gafletlerinden ve insan olma bilincini unutmuşluklarından kurtulmaları için dua etmeli! Gecelerin tüllenen sessiz sedasız anları, uzlet zikir ve tefekkür anıdır. Hayatımızın eksikliklerini tamamlamak için, sorumluluk bilinci taşıyan insana geceler nice bir fırsat sunar. Ve insanın insan olma bilinç ve başarısına ciddi tesir eder geceler. Geceleri, ihmal edilme ve gafletle geçirme tehlikesinden kurtarmalıyız. Sırtındaki ağır yükün farkına varamayanları, gecelerin tüllenen ufuklarından ibret almalarına çağrı yapmalıyız, sırtımızdaki yükü hafifletmek için.
Geceleri değerlendirmek; derin bir yürek ve şuur işidir. Gecelerin değerini veren şuur, gündüzlerini de değerlendirecek fırsatlar kollar. Bu, şuurlu ve yaratılış gayesini kavramış kâmil insanın bilinçli işidir. Geceler, çalışma ve kazanma hayatımızın yüzüne siyah bir perde çeker. Her şeyi örter. Gecelerin rengi ve büyüsüyle var olma gayesini kavramış şuurlu insanın görme duyusu daha bir netleşir.
Sırtındaki yükün ağırlığının idrak ve bilincinde olan insan için; göz daha bir uzakları seçer, kara giyitli gecelerde. Sadece göz değil, kulak da hassaslaşır; daha net gelir fısıltılarla zikrini tamamlamak isteyen tabiatın sesi kulaklara.
Hislerinde değişiklik hâli ve ruhunda daha derin incelik başlar, geceleri değerlendirmek isteyen bilinçli insanın. Ruhu, nefsinin ve bedeninin baskısından sıyrılır ve hisler ruhun kontrolüne geçer.
Gecelerin tüllenen büyüsünde böyle anları yaşamak, ötelere açılmak için bulunmaz bir fırsattır. Olgun ruhlar için gecelerin böyle anları, altından daha değerlidir. Cisimden kurtulur, ruhuyla baş başa kalır insan. Yokluktan varlık âlemine geçiş gibi bir mutlu andır, o an.
Demeli ki; ulvi ve ruhi seyahatler için bir davetiyedir geceler. Cismin maddî yükünü bırakıp ruhen yükselişe tırmanma, zirvelere seyahat ve gayb âlemine gedik açabilmek için gayret zamanıdır.