B.Rahmi ÖZEN

Tarih: 12.06.2023 16:37

GİRDİM GÖNÜL ŞEHRİNE

Facebook Twitter Linked-in

 Onca nimetin doruğundayken, bir şey istenir mi? Sadece doğru yolunda hiç sapmadan bir ömür yürüyüp âşık olduğu Rabbini istiyor Yusuf. O'na ulaşmak için Yunus diliyle en güzel söz bölüklerini terennüm ediyor:
Aşkın aldı benden beni; bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü; bana seni gerek seni 
Ne varlığa sevinirim; ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum; bana seni gerek seni.
Sufilere sohbet gerek; ahilere ahret gerek 
Mecnunlara Leyla gerek; bana seni gerek seni.
Eğer beni öldüreler; külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra;  bana seni gerek seni. 
Cennet cennet dedikleri; birkaç köşkle birkaç huri 
İsteyene ver onları; bana seni gerek seni.
Ölüm meleğine bin yıllık dost hitabıyla mırıldayan şeker dudaklarından çıkan ses, sanki ipek bir firuze; 'Biliyorum!' diyor. 'Biliyorum, ömrümce aradığım Dost'a kavuşturmak için geldiğinizi.'  
Gülümsüyor yan tarafa çekilip bekleyen ipek kanatlı müjdeciler.
'…'
Şeb-i arustur gayri… Yani Mevlana diliyle düğün gecesi. Sevgilisine kavuşma anı.
'Haydi, bekletmeyin!' diyor. Müjdeciler, tebessümle bakıyor Yusuf'un nur harmanı yüzüne…
'Sununuz, elinizde tuttuğunuz badeyi!' diyor.
Müjdeciler hayranlıkla bakıyor, hareli gözlerine…
'İçiriniz, özlediğim şerbeti!'  diyor.
Müjdeciler, tebrik ediyor, tatlı dilleriyle…
Yeni bir soluk daha alıp;
'Kuş misal uçurunuz, beni Dost'uma!' diyor.
Sunuyorlar badeyi…
Bade ki; can alıyor. Bade ki; ölümsüzlük ülkesinin yeni canı. Bade ki, nigar bahçelerinden getirilmiş, ölümsüzlük suyu.  Çeşme-i nev'peydadan doldurulmuş altın kadehlere…
'Kavuşturunuz özüme…' diyor.
Mavi gözlerinde ırmaklar kabararak yanaklarına akıyor. İbrahim ve Ceren'in kokusu ruhuna değinceye dek ağlıyor.  Yaratan'ın engin merhametini isteyerek sabır ve teslimiyetle ol ırmak, bütün yanık gönülleri sulayacak kadar…
Özlediği şerbet, sunuluyor.  İçiyor…
Kavuşmak… Ah, kavuşmak… Bütün arı-duru gönüllerin beklediği müthiş an… O andan sonra Karaçalı, bomboş… 
Vah Karaçalı, vah! Yetim kaldın. Bir Allah dostu saklıyorken yüreğinde onu da kaybettin Karaçalı! Vah, ovanın kehribar toprağı…
Karaçalı, hüznün kucağında öksüz bir çocuk… 
Hay, sende mi boşalacaktın, arınmak isteyen ırmaklar gibi?
Göklerin derinliklerinde ve kar yüklü Elemdağı'nın ardında ak bedenli bulutlar ilişiyor, Yusuf'un aşk içre ışık saçan gözlerine. Yunus'un baldan tatlı gizemli diliyle sesleniyor salkım göklerin pamuk yüklü demetlerine:
'Karlı dağların ardında salkım salkım olan bulut!
Saçın çözüp benim için yaşın yaşın ağlar mısın?'
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —