Bugün, 28 Nisan 2025 Pazartesi

Zeki ORDU


GÖNÜL VUSLATINDAN BEDEN FİRAKINA

GÖNÜL VUSLATINDAN BEDEN FİRAKINA


GÖNÜL VUSLATINDAN BEDEN FİRAKINA

 Mevsim hazan… Aylardan eylül…
“Yaz”ın sonu ve bir “yazı”nın başlama tarihi…
Terme sokaklarında ararken adım adım… 
Dakikalarca aradım…
Karşımda bir bayan. “Burası gazete mi” diye sordum. 
Hâlbuki kapısında yazıyordu ne olduğu… Ülkede mevzuya giriş cümlelerinden yani…
Kısa bir hasbihalin ardından iş dönüp dolaşıp yazmaya geldi. “Ben de yazıyordum Ünye'de” dedim…
Kısa bir sükûtun ardından “Yanınızda yazı örnekleri varsa arkadaşlar bir görsün” diye teklife benzer bir hitap.
Arkadaşlar görsün…
Gördüler…
2012 yılının eylül ayından beri 706 yazı, 706 konu…
Vardır her zamanın bir sonu…
İsim isim sayamam. Kimler geldi kimler geçti Bilgi'den… Hepsi de kalem erbabı, kelâm erbabı…
Yazdılar, söylediler… Okudular, okuttular…
“Bir fikre sahip isen incilerin var demek/ İçinde taşıdığın sancıların var demek” geçmişti içimden. 
İnciler dağıldı içimizde… Taşa dönüştü… Yaşa dönüştü… 
Yazımız kışa dönüştü… Hangi “yazı”mız derseniz o size kalmış işte.
Sonra kimsenin beklemediği ayrılık geldi.  Gazete haftada iki gün çıkacaktı. Yani yazarların hepsi aynı sayfada olmayacaktı, olamayacaktı… Herkes kendi gününde yazanları okuyacaktı… Bu bir ayrılıktı… Fark edilmeyen, fark edemediğimiz…
Daha sonra belki de beklenmeyen son…  Çok şeyde olan… Dünya durdukça olacak olan... Yaratıcı hariç sonu olmayan şey olur mu hiç?
Her hizmetin bir bedeli vardı… Bedel ise “para” denilen şeyle ölçülüyordu. 
Para, yaradır… Para, karadır… Yani “karası” bir bela, “yarası” başka bela… 
Şartlar düşünce dara, kâfi gelmedi para… 
Biz; “Bizde yazar mısın denilince “belâ” (evet) dedik. Şimdi ise “veda” diyoruz… Her kavuşmanın bir ayrılığı olurmuş. 
Belki ilk defa aynı anda aynı konulu yazılar yazılacak. Ya sonra? Unutulup gidecek çok şey gibi… Belli bir süre “Biz Bilgi'deyken” diye başlayan cümleler kursak da, hevesimiz kalsa da kursakta bir hakikatle karşı karşıyayız…
Firak… 
Bazen bir araya gelip gönül sohbetleri yaptığımız yerler artık herkesin kendi iç dünyasında kalacak. Herkes geçmişi kendi muhayyilesinde tahlil edecek. Şairin “Ağlarım yâdıma geldikçe gülüştüklerimiz” dediği gibi;  Bilgi'ye dair hatıralar hüzün verecek bir zaman…
Dergimizin adı bile “Bilgi” ile başlamıştı.  Bilgi Pınarı… Heyecandan “Pınarımız Çağladı” adlı bir yazı bile yazmıştım.
Şimdi sadece yazılanlar geride kaldı… Mühim olan da bu değil mi? Geriye bir şeyler bırakmak… Ne demiş şair: “Avazeyi bu âleme Davut gibi sal/ Baki kalan kubbede bir hoş sada imiş”
Geriye bir şeyler bırakmak…
Tek tesellimiz de bu zaten…