Bugün, 1 Kasım 2024 Cuma

Zeki ORDU


GÜCE YOLLARINDA

GÜCE YOLLARINDA


 Giresun iline ait uğrayamadığım tek ilçeydi. 
Tirebolu'dan yola çıkıp Güce'ye gitmeye karar verdiğimde bir yol heyecanı daha sardı beni. Giresun için zincirin son halkası da tamamlanacaktı artık.  Tirebolu ile Güce arasında 21 km mesafe vardı.  
Tirebolu'dan Güce sapağına kadar yaklaşık 7 km yol vardı ve kalan 14 km güneye doğruydu.
Tirebolu- Espiye karayolu güzergâhından Güce istikametine doğru yola koyuldum. Arabada hayallerim ve ben vardım. Yalnız başıma bir ilçeye daha gidecektim. Karadeniz'e sırtımı vermiş şekilde giderken hemen sağ tarafımda Güce 4 km tabelası gördüm. Demek bu yol beni Güce'ye götürüyordu.
Mevsim yazdı. Yeşilin tonlarının sayıya gelmediği bir bölgeydi Karadeniz. Sağım solum yeşil, üst taraf masmavi. Ara sıra bulutlar biz de varız der gibiydiler. Tabii karayolu da…
Çok geçmeden sol yanında bir istinat duvarı gördüm. Toprağın yola kaymaması için yapılmış. Öyle sıradan bir duvar değil yani. Sarı, açık bordo, turuncu ve kızıla çalan tonlardan işlenmiş taşlar bir sanat eseri gibi duruyordu.  Kısaca yolculuk güzel başlamıştı.
Düzlüklerin olduğu yerlerde duvar örülü değildi haliyle. Ancak nereye duvar yapılması lazımsa aynı taşları kullanmışlardı. Doğrusunu söylemek gerekirse göze hoş geliyordu. Bir renk cümbüşü içinde Güce ilçesine doğru hareket ediyordum.
Renkli duvar, koyu gri yol, yemyeşil tabiat, masmavi gök ve bembeyaz bulutlar. Sanki bir hayal âleminde, bilenler için malum, benim için meçhule bir yolculuk…
Giderken farkında olmadan yükseliyordunuz. Özellikle sağ tarafınızda derin ve yeşil bir sessizlik vardı. Uzaklardaki tepeler sizi “ötelere” götürürken, ara sıra görünen haneler ise oralarda birilerin varlığını haber ediyor gibiydiler.  
İnsan ister istemez hayallere dalıyordu. Burada yaşayan insanlar ömürlerini burada geçiriyorlar. Barınmanın yanında; beslenme, sağlık, güvenlik ve eğitim gibi temel ihtiyaçları vardı burada yaşayanların.  Bütün bunların yanında sosyal bir varlık olan insanın farklı kişilerle de buluşması bazı faaliyetlerde bulunması gerekiyordu.
Hem düşünüyor, hem hayal kuruyor, hem de Güce ilçesine doğru yol alıyordum. Artık duvarlardaki renkli taşlar ilgi alanımdan çıkıyordu. Uzaktaki tepeler ve evler birbirine benziyordu. Güneşin ışıkları, gökyüzü ve ağaçlar hep aynıydı. Sadece yolun kıvrımları farklılaşıyordu. 
Bazen “Kendi kendime” susuyordum. Yalnız başıma olmama rağmen derin bir sükût benimleydi. Bir ara Necip Fazıl Kısakürek'e ait mısralar geliyordu aklıma. “Sükût… Kıvrım kıvrım uzaklık uzar…” diyordu üstad…
Ben kıvrım kıvrım yolardan geçerken muhayyilemde neyle karşılaşacağıma dair tahminler yürütüyor, hayaller kuruyordum.
Her saniye hedefe yaklaştığımın farkındaydım. 
Anadolu'nun küçük ilçelerini bilirsiniz. Daha çok bir karayolunun sağında ve solunda olur. Bazı yerlerde ise ırmak akar orta yerden. Yaklaşık olarak aynıdır yani.  Karayolu betondan olur şehir içlerinde ve adına “cadde” de denir…
Ben Şehrin merkezine girdiğimde Arnavut Kaldırımları adıyla maruf bir zemin karşıladı beni. Daha girmeden bir şaşkınlık ile karşı karşıya kaldım. Daha sonra gidiş yoluma göre sağlı sollu binalar. Derken sol yanımda bir meydan ve şehrin Belediye binası o meydanın sonunda. Şehir nefes almış. Biraz daha ileride sol tarafta bir açık alan daha. Güce-Tirebolu veya Güce Espiye yolunun dönüş yeri. Çok geçmeden sağınızda güzel bir cami var. Önünde az da olsa oturma yerleri. Cami ilçeye göre çok güzel. Ve belli bir süre sonra şehir bitiyor gibi…
“Gibi” de ya kaymakamlık nerede? Onu da vatandaşlara soruyorum. Bana “Pazar yerinin gidişe göre soluna düşer, görünce tanırsınız” diyorlar. Ah bu Anadolu insanı! Ne de güzel tarif ederler.
Yerimin darlığından,  devamını kısmetse salı günü kaleme alacağım. 
Daha Güce Belediye Başkanı Sayın Aytekin Boduroğlu Beyefendi, Güce İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Hamza Çanak Beyefendi satırlarımızda yerini alacak. Şimdilik geçici olarak nihayet bulacak satırlarımız. 
Son olarak Güce ve bütün Gücelilere gönülden selam ve muhabbetlerimi sunarım.