Giresun'un sahile uzaklığı 14 km olan şirin mi şirin bil ilçesi. Kendi halinde ve gönül sahibi insanların yaşadığı güzel bir yurt köşesi…
Bu şirin ilçeye gitmeye karar verdikten sonra, sahilden ayrılıp ilçe merkezine varıncaya kadar hiçbir ayrıntıyı kaçırmamaya çalıştım. Çünkü güzergâhın her metrekaresi görülmeye değer güzellikte. Hatta içimden bir ses “Buralarda biraz eylen, diğer yerlere sonra gidersin” diyordu. Ancak atalarımız “Yolcu yolunda gerek” demişti. Biz de yolumuza devam ettik.
İlçe sınırları içine girip hayal ve tahminlerimin ötesinde bir muhite ulaşmam karşısında sevindim. Çünkü ülke sınırları içince her yeri kendi vatanı ve herkesi kendi hemşehrisi sayan bir anlayışa sahip olduğumdan; gördüğüm her Güceli ile sanki kan bağım varmış gibi geldi bana.
Önce şehri yaya dolaştım. Sonra kaymakamlığı sordum. Şehre giriş yönüme göre sağ tarafımda kalan caminin hemen yanında tatlı bir eğim ile biraz yürüdükten Halk Pazarının kurulduğu yere vardım. Güceli vatandaşlardan kimisi satıcı, kimisi alıcı hatta bazıları hem alıcı hem de satıcı vasfıyla Pazar yerine hareket getirmişlerdi.
Güce'de kurulan pazarı da dolaşıp Güce İlçe Milli Eğitim Müdürü ile görüşmek için makamına vardığımda ilçede bir toplantısı olduğunu öğrendim. Ne de olsa 38 yıllık meslek hayatımın 18 yılını idareci olarak geçirmiş bir eğitimci olarak bulunduğum yerde yabancılık çekmiyordum.
Koridorda oturup ne yapacağımı düşünürken, bir beyefendi bana kimi beklediğimi sordu ve ben de meramımı anlatınca beni kendi makamına davet etti. İsminin Hamza Çanak olduğunu söyledi ve İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü olarak görev yaptığını belirtti.
Hamza Çanak Beyefendi ile sohbet ederken, içeriye mevzuat gereği neler yapması gerektiğini soran bazı kişiler geldiler. Bu kişilerin problemlerinin çok kısa sürede halledilmesine ben de memnun oldum. Hem vatandaşın işi görülmüş, hem devletin şefkat elinin vatandaşın üzerinde olduğunu, hem de kurumların ulaşılmayacak bir makam olmadığını gördüm. Belki biraz tuhaf olacak ama Hasan Çanak'ı içimden tebrik ettim.
Aklıma ister istemez Necip Fazıl Kısakürek'in “Çatık kaş hükümet dedikleri zât” mısraı geldi. Bu sefer ne kaşlar “çatık”, ne de yüzler “asık” değildi. Vazifeli şahıs yani Hamza Çanak niçin orada olduğunu biliyor ve vatandaşa yardımcı oluyordu. Bir eğitimci olarak yarınlara daha güvenle ve umutla bakmamı sağlayan Hamza Çanak Beye en kalbi şükranlarımı sunarım. Yolu engelsiz, bahtı açık olsun.
Hükümet binasından ayrılıp, yine o halk pazarının etrafını dolaşarak ana caddeye ulaştım. Vakit öyle idi ve kendine has mimarisi olan Güce Merkez Camii şadırvanında mevsime göre serin bir suyla abdest alıp, seferi hükmünde bir öğle namazı arından şehirde bir tur daha atıp, İlçe Belediye Başkanlığı binasına doğru yol alım.
Daha önceki seyahatlerimden de edindiğim tecrübeye göre Kaymakam ile Belediye Başkanlarına ulaşmak biraz zor oluyordu. Kaymakamlıklar devletin ciddi tarafını hissettirirken, Belediyeleri ziyaret edenlerin çoğu ya iş, ya da bir şeyin reklam veya pazarlamasını yapmaya gidenlerden oluyordu. Bizim gibi yüzlerce kilometre uzaktan gelip meccanen iki satır yazı yazıp oranın tanıtımına katkı sağlayanların sayısı ne kadar onu bilmiyorum.
Binadan içeri girip Başkan Bey ile görüşeceğimi söylediğimde bana kapısı halka açık olduğu anlaşılan bir yeri gösterdiler. İçeride iki vatandaş vardı ve girerken biri çıkıyordu. Kendimi tanıttım ve müsaade istedim. Belediye Başkanı Aytekin Boduroğlu beni içeri davet etti. Bir yere oturup ziyaret sebebimi bildirdim.
Aytekin Başkan tahminimden de öte samimi biri çıktı. Hem Güce ile ilgili hem de yerel yönetimlerle ilgili sohbet ettik. Her cümlesinin ardından sadece Güce ile değil yerel yönetimlerin vazifeleri hakkında da güzel açıklamalarda bulunduğu. Yani “Ben seçildim, her şey burada bitti” anlayışında biri değildi. Konuşmalarımızdan ahalinin dertlerine kafa yorduğu belliydi. Ahalinin dertleri ve istekleri üzerine kafa yormak, varsa bir problemleri onu nasıl çözeceğine dair formül üretmek her yöneticinin harcı değil. “Özellikle ilçenin maddi gücünün dışında olan şeyleri “yukarı” bildirmek ve netice almak da herkesin harcı değil.
Ayrıca Başkan Aytekin Boduroğlu, ilçe kültürü ile yapmış olduğu çalışmalar da takdire şayan. Bir yere hizmet etmek için oranın tanıtımı önemli. Bir yerin; geçmişi, geleceği önemli. Daha doğrusu aidiyet hissi çok daha önemli.
Aytekin Boduroğlu'nun Güce için bir şans olduğunu düşünüyorum. Ayrılırken bana Güce ile ilgili yazılmış bir eser takdim etti. Eserin yazarının daha önce bir kitabını okuduğum için tanıyordum. Güce ile ilgili kitabı iki defa okudum.
Misafirperverliklerinden dolayı Sayın Başkan Aytekin Boduroğlu ve Güce İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Sayın Hamca Çanak'a çok teşekkür ederim. Sanırım bu yazı burada yine bitmedi.