Nereye giderseniz gidin, ilk defa uğradığınız yer size hep farklı gelecektir.
Hâlbuki her yer meskenlerden, iş yerlerinden ve buna benzer yapılarla birlikte insanlardan teşekkül eder.
Şehrin bazı yerlerinde tek tük duran ağaçlar, biri diğerine göre daha işlek cadde, rast gele park edilmiş taşıtlar ve akan trafik...
Orada yaşayanlara göre hiçbir ehemmiyeti olmayan kurumuş bir ağaç, metruk bir bina, uzaklardan görünen tepeler ve düzlükler, şehrin bir yanında bulunan çukur veya tümsek sizin için dikkat çeken varlıklardır.
Hâsılı her yeni yer, yeni çehreler, yeni sesler ve renkler demektir.
Zaman ilerledikçe mekâna olan alışkanlık size uzun zamandır burada yaşadığınız hissiyatı verebilir.
***
Bu kadar mukaddimenin ardından konuya girelim.
Yolum Tokat'ın Reşadiye ilçesine düştüğü bir zamandı. Sabahtan yola çıkıp birçok yeri dolaştıktan sonra Reşadiye ilçe sınırlarına dâhil oldum. Altından Kelkit Çayı'nın aktığı köprüyü geçer geçmez şehre vasıl olduğumu anladım. Artık işim yollardaki mavi tabelalar ile değil insanlar ile olacaktı.
Önce otomobili bir yere park ettim. Sonra ne yapacağımı düşünmeye başladım. Vakit öğle ile ikindi arasındaydı. 2012 yılının eylül ayında tanışıp dost olduğum, aynı zamanda Terme Bilgi Gazetesi'nden köşe arkadaşım Selim Eroğlu da oraya gelecekti. Sadece geliş saatlerini bilmiyordum.
Yolun kenarında ne yapacağımı düşünürken yanımda duran bir otomobilin içinden biri bana selam verdi. Bir de ne göreyim? Gelen Selim Hocaydı.
Ayaküstü nerede buluşacağımıza dair karar verip ayrıldık. Ben o geceyi Reşadiye Öğretmen Evinde geçirmeyi planlamıştım. Bir kahve önünden geçerken vatandaşlara sorarak gideceğim yere ulaştım. En azından kalacak bir yerim vardı artık.
Gurbette tanıdık bir çehreye rastlamak nadir görülen şeylerdendir. Tam 12 sene tanışıklığım olan Selim Eroğlu'nu Reşadiye sınırları içinde görmek benim için tarifi mümkün olmayan bir memnuniyet oldu. Kendimi yalnız hissetmiyordum artık. İnsanın bir tanıdığı olması ne büyük nimet.
Gün gelip bu fani dünyada yaşıtlarımız azalmayacak mı? Biz gurbette değil sılada bile yalnızlaşacağız. Ayrıca yalnızlık sadece akran yalnızlığı değil; sizi anlayanların az olması da değil mi bir bakıma. Zaten çok kişi kalabalıklar içinde yalnız değil mi?
Bu konuları da geçelim.
Selim Hoca ile kararlaştırdığımız saatte buluştuk. Reşadiye'yi yaya gezdik. Sonra bazı yerleri ziyaret ettik. Şehri arabayla mümkün olduğu kadar gezdik. Şehrin yapılanmasına dair bazı konuşmalar yaptık. Bu başka yazıların konusu olacak. Şu an Selim Hoca ile iki kafadar, iki eğitimci, biri Samsun'dan, diğeri Ünye'den gelerek belki bir daha uğramayacağımız veya aynı anda uğramayacağımız yerleri gezdik.
Başka yazıların konusu olacak bir takım yerleri ziyaret ettikten sonra gecenin saat 21:00 sularında birbirimizden ayrıldık. Yaklaşık beş saatlik bir beraberlikti bu.
Sabah olunca Selim Eroğlu Hoca ile yine buluştuk. Yaklaşık bir saatlik bir beraberliğin ardından ben Tokat'ın Başçiftlik ilçesine doğru yola çıktım.
Yaklaşık 140 ilçe gezmiş biri olarak, böyle verimli bir seyahatim az oldu. Zaten bir milli kültür insanı olan Selim Eroğlu ile bazen şehri, bazen hayatı bazen de yarınları konuştuk Reşadiye'de. Umarım onun açısından da güzel bir refik olmuşumdur.
Başta selim Hoca olmak üzere bütün Reşadiyelilere en kalbi muhabbetlerimi sunarım. Umarım farlı muhitlerde farlı dostlarla karşılaşırız.