Ne zamandır bir hasbihal etmek istiyordum. Bir yazımda ülkemizin içinde bulunduğu manevi ve ahlaki çöküntüden, talebelerimizin saygı ve hürmeti bir kenara bıraktığından ve pragmatik, faydacı ve seküler bir yaklaşımla hayatlarını idame etmeye çalıştıklarını, her şeyin kendi faydasına ve kendi etrafında dönmesi gerektiği, ve asla yönlendirmeyi ve yönetilmeyi, öğrenmeyi, faydalanmayı kabul etmediğini söylemiştim. Ne olacak bu gençlerin hali demiştim. Bu bütün gençler böyle anlamına gelmemekte ve bir temel değerlendirme ve durum tespiti idi. Bir okurum, ya da okurum zannettiğim bazı kişiler hoca işine bak. Bu işler senin işin değil, bu işler siz öğretmenleri aşar, görevini yapsaydın… gibi ifadeler kullanmıştı.
Yine bir başka eleştiri ise; hep edebiyattan bahsediyorsun. Sosyal, toplumsal, güncel meselelerden, yorumlardan yazmıyorsun.
Yaklaşık otuz küsur yıldır bir şeyler yazmaya, söylemeye çalışıyorum. Daha üniversite öğrencisi iken yazmaya başladım. Zamanın edebî dergilerinde yazı ve şiirlerim yayınlandı. O gün bu gündür edebî dergilerde ve güncel yerel ve ulusal gazetelerde yazmaya çalışıyorum.
Branşım gereği öğretmenliğim yıllarında da hem resmi hem özel yazmaya okumaya çalıştım, çalışıyorum. Birçok kurumun kütüphanesinden daha fazla kitaba sahip kütüphanem mevcut. Kütahya'da çalıştığım dönemde bölgesel dergi ve gazetelerde, edebi mecmualarda az ve öz yazmaya çalıştım. Ardından atandığım Kastamonu'da yerel gazete ve dergilerde, ulusal edebî dergilerde ve gazetelerde birçok eserim yayınlandı. Çalıştığım kurumların hemen hepsinde gücümün yettiği ölçüde dergiler çıkardım.
Halen bana kapılarını sonuna kadar açan bize Terme Bilgi Gazetesi ve gazetenin dergisinde bazen haftalık bazen 15 günde bir yazmaya devam ediyorum. Aktif olarak öğretmenliğe, varlık sebebim öğrencilerimle birlikte öğrenmeye devam ediyorum.
Benim bu yazmalarım asla kimseye bir mesaj vermek, birilerine yol göstermek, yönlendirmek, akıl vermek değildir. Bütün yazıların kendi kendime bir şeyler hatırlatmak, zikretmek, kendi gönül iniltilerimi paylaşmaktır. Kimseye ders vermek değildir. Derslerin en büyüğü her zaman kendimedir. Söylediklerimden önce kendim ders çıkarmayı yeğlerim.
Güncel yazmak istemem çünkü ne söylesem mutlaka bir yerde zülfüyâra dokunur. Bir Farkına varmadan bir dostun kalbini kırarım, gönül telini incitirim. Hep söylediğim gibi yârin zülfü çok nazlıdır ve o naz da kolay çekilmez. Bu, güncel meselelerle ilgili bir fikrim olmadığı bu konularda fikir üretemediğim, yazamadığım anlamına da gelmez.
Bir şiiri, bir beyti, bir dörtlüğü bir edebi meseleyi ele alarak aslında kendi kendimi yenilemeye, bilgilerimi güncel tutmaya çalışıyorum. Bilgilerimi tazeliyorum. Maksadım kimseye bilgiçlik taslamak değildir. Zaten çoğu kişiler her zaman bizden daha iyi biliyorlar. O yüzden bütün söylediklerim benim dilimin kendi halimce terennümlerinden ibarettir.
Bu şiirleri seçerken de genellikle toplumsal yaraları, sıkıntıları dile getiren sosyolojik ve bir kısım psikolojik değerlendirmelerdir. Aslında yukarıda bahsedilen güncel meseleleri şiirlerin iksir ve iklimine derç ediyorum de diyebilirim. Yaklaşık otuz küsur yılın birikimi olan ifadelerdir.
Tekrar söylüyorum bütün söylediklerim kendimedir. Lakin söylediklerimden etkilenen, derdine merhem olan, birkaç kelam öğrenmesine vesile olan, teberrüken birkaç faydası oldu ise bu da benim bahtiyarlığımdır.
Sözlerim asla kendini kaf dağında gören, her şeyi bilen ama hiçbir şeyi bilemeyen kişiler için değildir. Zaten onlar her şeyi biliyorlar. Tanpınar'ın dediği gibi “Âlim bazı şeyleri bilir, cahil her şeyi.” Yine Sokrates diyor ki: Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.”
Kendimle bir hasbihal etmeye çalıştım. Dua ve hürmetlerimle...