İnsan bir gün VİRGÜL´ü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince, düşünceleri de basitleşti.
Bir başka gün ise ÜNLEM işaretini kaybetti. Alçak bir sesle, ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor, ne de bir şeye seviniyordu. Üstelik, hiçbir şey onda en küçük bir heyecan bile uyandırmıyordu.
Bir süre sonra insanoğlu, SORU işaretini kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiçbir şey ama hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne evren, ne dünya, ne de kendisi umurundaydı.
Birkaç yıl sonra, İKİ NOKTA ÜST ÜSTE işaretini de kaybetti. Bu yüzden davranış nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.
Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız TIRNAK işareti kalmıştı. Artık, kendine özgü bir tek düşüncesi yoktu, yalnızca başkalarının düşüncelerini aktarıyordu.
Son NOKTA´ya geldiğinde, düşünmeyi, okumayı unutmuş durumdaydı.
MEVLANA´NIN ÖĞÜTLERİ
Cömertlikte ve yardım etmede AKARSU gibi ol
Şefkat ve merhamette GÜNEŞ gibi ol.
Başkalarının kusurlarını örtmede GECE gibi ol.
Alçakgönüllülükte TOPRAK gibi ol.
Öfke ve kızgınlıkta ÖLÜ gibi ol.
Ya olduğun gibi görün.
YA DA GÖRÜNDÜĞÜN
GİBİ OL DİKKAT!
-Başkalarını bilen akıllıdır; fakat, kendini bilen daha akıllıdır.
-Başkalarını kontrol eden güçlü olabilir; ama, kendini kontrol eden daha güçlüdür.
-Dünyanın en zor üç şeyi: sır tutmak, kusur bağışlamak, boş zaman değerlendirmektir.
-İnsanlardan hiçbir şey beklemeyen mutlu olur. Çünkü asla hayal kırıklığına uğramaz.
-Küçük şeyler, küçük zihinleri etkiler.
-Sevgi yeşermez baskının olduğu yerde, korku her zaman sevgiye perde.