Belgesel seyreder misiniz?
Ben belgesel seyretmeyi severim. Fırsat buldukça TRT Belgesel'i takip ederim.
Orada; insanlardan hayvanlara, bitkilerden tabiattaki gelişmelere kadar hemen her konuda ilginç görüntüler bulabilirsiniz.
İnsanlarla ilgili görüntüler ayrı bir yazı konusu olur. Ben hayvanlar âleminden birkaç örnek sunmak istiyorum.
Öyle enteresan görüntülerle karşılaşıyorsunuz ki hayret etmemek mümkün değil.
Şunu söyleyeceğim; “Bütün hayvanlar görevini biliyor.”
Sadece ilkokulu, ortaokulu okumamışlar; sanki en yüksek üniversitede eğitim görmüşler.
Sakın onları, insanların üniversite mezunları ile bir tutmayın; yanılırsınız! Hayvanlar ne tür eğitim almışlarsa(!) aynen uyguluyorlar. Milim şaşma yok.
Arılar da görevlerini bilir ve bihakkın yerine getirirler. Onların görevlerini yerine getirmede ne kadar mahir olduklarını anlatmaya bu sayfa yetmez. Sadece belgeselde gördüğüm birini anlatacağım.
Kovana bir yabani arı saldırıyor. Bal arılarından çok iri. Bir arının onunla baş etmesi mümkün değil. Nitekim yabani arı arılardan birini derdest etmiş, götürmeye hazırlanıyor. Orada bulunan arılardan birinin yabani arıya müdahale etmesini bekliyorsunuz.
Hayır, öyle olmuyor.
Arılar birer ikişer derken hepsi birden saldırıya geçiyor. Bir arı kümesi yabani arının üzerine çullanıyor. Artık yabani arının o kuşatmadan sağ çıkması mümkün değil.
Yabani arıya hep birlikte saldırmak gerektiğini onlara kim öğretti?
Ya da hangi fakültede, hangi akademide eğitim aldılar?
Ya karıncalar?..
Onlar hayvanların bir diğer 'bilgi küpü' ve çalışkanlık örneği. 'Karınca' adıyla Kuran-ı Kerim'de bir sure bile var: Neml Suresi.
Karıncaları ne zaman görsek bir yerden bir yere koşturduklarını görürüz. Bazen ağızlarında bir ekmek kırıntısı, bazen bir bitki tohumu vardır. Bunları sürekli yuvalarına taşırlar.
Karıncalar bunları niçin buldukları yerde yemiyorlar da yuvalarına taşıyorlar?
Çünkü kışa hazırlık yapıyorlarmış.
Peki, bir süre sonra kış mevsiminin geleceğini ve yiyecek depo etmek gerektiğini karınca nereden biliyor? O küçücük beynine bu bilgi, o minnacık vücuda bu enerji nasıl sığıyor?
Evet, karıncalar da görevlerini biliyor.
Teravihin ilk akşamı Hz Hamza (Garaj) Camisi'ndeyim. Ezana 12 dakika kala camiye girdim. Caminin ancak üçte biri doluydu. Ön sıralardan birine oturdum. Zamanı geldi, ezan okundu. Tam namaza kalkacağımız sırada Müezzin İshak Şahin'in sesi duyuldu:
“Muhterem cemaat! Lütfen safları sıklaştıralım. Dışarıda hava soğuk.”
Anladım ki cami dolmuş. Bu yazının başlığı işte o zaman aklımdan geçti.
O gün ya da günler öncesinden belediye hoparlöründen “Cuma akşamı ilk teravih namazı kılınacaktır. Sizleri camiye bekliyoruz” diye bir çağrı yapılmadı. Gazetelerde ve televizyonlarda Ramazanla birlikte teravihin geldiği yazıldı, söylendi. Ama “Camiye gidiniz” diye bir çağrı olmadı.
Demek Müslümanlar da görevini biliyor. Vakit namazlarında, camisine göre 3-4 saf olan cemaat, sıra teravihe gelince, büyük-küçük demeden camileri dolduruyor.
Ben burada “Farz olan vakit namazlarına gelmeyenler, sünnet olan Teravihe daha çok ilgi gösteriyor” muhabbetine girmeyeceğim.
Teravih namazı için Müslümanlar camileri dolduruyorlar da fena mı oluyor?
Her ibadetin sevabı ayrıdır. Herkes yaptığının karşılığını alır. Onun takdiri Allah (CC)'a aittir.
Ramazanınız mübarek olsun. Allah (CC); tuttuğunuz oruçları, kıldığınız namazları, yaptığınız hayırları kabul ve makbul eylesin.