Bu yıl 24-28 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilen seminer dönemini İhsaniye Anadolu Lisesi'nde gerçekleştirdim.
Söz konusu tarihlerde Afyon-Gazlıgöl'de bulunmam icap ediyordu. İl dışı talebinde bulununca hiç hesapta yokken İhsaniye çıkıverdi. İlk başta yadırgasam da iyi de oldu. Yeni bir yer, yeni bir çevre ve yeni yeni insanlar tanıdım.
Gazlıgöl, İhsaniye'ye bağlıymış. Gidince öğrendim. İhsaniye, Afyon'un küçük bir ilçesi. Nüfusu 2-3 bin kadar. merkeze uzaklığı 35 km, Gazlıgöl'e uzaklığı ise 15 km. İçinden Kütahya'ya doğru giden bir karayolu geçiyor. Hemen yanı başından tren yolu geçiyor. Merkeze yakın olması hasebiyle öğretmenlerin, memurların çoğu Afyon'da oturuyormuş.
İlk gün okulun müdürü Ahmet Benli ile tanıştım. İşini seven, çalışkan bir eğitimci. Ermenekli bir matematik öğretmeniymiş. Yazar olduğumu öğrenince kendisinin de denemeler yazdığını ve okumayı çok sevdiğini belirtmesi samimiyetimizi artırdı. Son gün, seminerin anısına kendisine, Celal Demir abimin “Baykuş Geçidi” romanını hediye ettim. En kısa zamanda okuyup dönüş yapacağını söylemesini samimi buldum.
Seminere benim gibi dışardan gelen çok, lakin çoğu buralı. Tek yabancı ben varım. Okulun kadrosu oldukça genç. Pek yıllanmış öğretmen yok. Burası geçiş yeri olarak değerlendiriliyormuş. Öğretmenlerin yarıdan fazlasının başka yerlere tayini çıkmış. Tayini çıkanlar, seminer döneminde ilişik kesmekle meşgul idiler. Öğretmen kadrosu çok sık değişiyormuş. Kadro hususunda bir türlü istikrar yakalayamamışlar. Bu da başarıyı olumsuz yönde etkiliyormuş.
Seminerin üçüncü günü, İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aslan okula geldi. Bizimle tanıştı, seminere katıldı. Kısa bir konuşma yaptı. Güler yüzlü, sevecen birisi. Samsunlu olmam dikkatini çekti. Hangi sebeple burada bulunduğumu sordu.
Seminer sonrası öğretmenler odasında karşılıklı çay içip sohbet ettik. Kayseri, Sarız'danmış ve üç yıldır müdürlük yapıyormuş. Her iki müdürün de İhsaniyeli olmaması dikkatimi çekti. Kendilerini tebrik ettim.
Müdür Bey, daha önceleri bir arkadaşına Terme'ye ziyarete geldiğini ve ilçemizi az da olsa bildiğini söylemesi, sohbetin koyulaşmasına vesile oldu. Meşhur buzlu hidolim limonatamızdan içtiğini ve hiç unutmadığını söylemesi beni gururlandırdı. Ayrıca meşhur pidemizden de yediğini ve çok beğendiğini ifade etti. Ayrılırken, makamına da davet etti ama zaman bulup gidemedim.
Perşembe günü, Zeki Ordu'dan rol çalıp Belediye Başkanını ziyarete gittim. Başkanın makamında Kaymakam Bey varmış. Bir hayli bekledikten sonra beni makama buyur ettiler. Çiçeği burnunda Başkan Emine Gökçe Hanım beni ayakta karşıladı. Son seçimlerde AKP'den başkanlığı kazanmış. Daha yeni başkan. İhsaniye'de eczanesi varmış. Eskişehirli bir doktorla evliymiş. Kendisini tebrik ettim, başarılar diledim.
“Bir bayan olarak okuyup İhsaniye gibi küçük bir ilçede ikamet etmenizden ve doğup büyüdüğünüz yere siyaset yoluyla hizmet etme aşkınızdan dolayı sizi kutluyorum. Bizde okuyan kesim genelde büyük şehirlerde yaşamayı tercih eder. Siz tam tersini yapmışsınız. Doğup büyüdüğünüz yerden kaçmamışsınız” deyişim çok hoşuna gitti. “Ben buradan sadece dört yıl üniversite tahsilim süresinde ayrı kaldım. Burayı doktor eşim de çok sevdi. Halkımız da bunu görmüş olmalı ki helal oylarıyla beni başkan seçtiler. Ömrüm oldukça halkıma , çok sevdiğim İhsaniye'ye hizmet etmeye devam edeceğim” demesi manidardı.
Kendisini Samsun'a ve
Terme'ye davet ettim. Nasipse olur dedi. Makamdan ayrılırken günün anısına, başkana, yazar arkadaşım Yıldırım Türk'ün “Ayrı Düşmüş Zamanlar” adlı hikâye kitabını armağan ettim. Başkan, okumayı ve edebiyatı çok sevdiğini fakat uzun zamandır vakit bulamadığını söyledi. Sonradan öğrendim, görüşmemizin fotoğrafını ve içeriğini Belediyenin sitesinde yayınlaması takdire şayandı.
Şimdilik bu kadar. İhsaniye'den selamlar.