Bugün, 18 Ekim 2024 Cuma

Zeki ORDU


İKİ DEREDEN İKİZDERE'YE

İKİ DEREDEN İKİZDERE'YE


 Şair; “Sükût… Kıvrım kıvrım uzaklık uzar” demiş bir mısraında. İşte o uzayan ve kıvrım kıvrım sayılacak yollardan biri de Rize'nin İyidere ilçesiyle İkizdere ilçesi arasında…
Rize ilini bütün ilçeleriyle gezmeye verdiğim adan sonra; Rize il sınırlarına varınca bir heyecan bastı beni. Artık yeni yerler görecektim. Görmeyi planladığım ilk ilçe de İkizdere ilçesiydi.
İyidere ilçesinden yani Karadeniz sahilinden 36 km daha içeride. Coğrafi tabir ile güneyde. Yani sırtınızı Karadeniz'e dönüp kıvrım kıvrım yollardan sonra varacağınız bir yer. Rize'nin yüzölçümü en büyük ilçesi.
Daha birkaç yüz metre gitmeden bir merak salıyor sizi. İçinizden “Acaba neler göreceğim?” sorusu geçiyor. Bir meçhule doğru yola çıkıyor, gördüğünüz her yer meçhulden, maluma dönüşüyor bir anda. 
Meçhulden maluma dönüşmek…
Sonra tek ü tenha bir yerde bulunan bir ev. Yanında başka evler yok. İnsan şaşırıyor önce. “Burada nasıl yaşar insan?” sorusuna cevap arıyor. Komşu yok, dost yok. Tabiatın ortasında. Bira daha gidiyorsunuz buna benzer bir bina daha. Karadeniz'in “Nev-i şahsına münhasır” diye tabir edilen vasfı…
İkizdere. Kaçkarların eteğindeki ilçe. Çamlık Deresi ile Cimil Deresi arasında kurulmuş vatan köşesi. Yol boyu tek tük görülen binalar size bu hane sahiplerinin cemiyetten tecrit edilmiş hissi verse de;  Şehrin merkezine yaklaştıkça sıklaşan binaları görünce zamanla onlar da komşu sahibi olur diye geçiriyorsunuz içinizden ve onlar adına seviniyorsunuz. 
Önce Güney mahallesi ve Mayıs Deresi karşılıyor sizi. Sonra, İkizdere.
Birçok Anadolu ilçesi gibi yol boyu ana caddesi var. Yine aynın yol boyu birçok işyerleri. İşyeri dedimse küçük çapta.  Bakkaliye, manifatura, kıraathane, lokanta vs…
Havalar sıcaksa her işyerinin önünde birilerini görürsünüz. Edindiğim bilgiye göre yılın yarısına yakın zaman karlı oluyormuş bu ilçe. Yani zor hayat şartları altında yaşıyor insanlar. Buna rağmen yaşadıkları yeri seviyorlar. Kalanların gözleri ışıl ışıl. Toprak ile aşinalık bedeni değil, gönülden yani. Göçenler, yani gurbete gidenler gitse de kalanları sevgisi bir başka yani. Sanki kendi ilçlerinde bile hasretler yaşadıkları yere.
Kura-i Seba Köprüsünden akan suyun sesini dinliyorum. Belki bir yerler haber getiriyor, bir yerlere haber götürüyordur diye. Ben anlamıyorum sesinden! Bana akan suyun sesi geliyor sadece. Ancak İkizdereli anlıyor bu sesi. 
Merkez Camii, Şimşirli Köyü Camii, Günece Hacı Şeyh Camii ve tarihi dokusunu koruyan binalar. 
İlçe dağlık. Düz yer yok gibi. Dumanlı ve sisli tepelere aşina oranın insanı. İkizdere'ni 29 köy, 7 beldesi var. Kış aylarında hayat oldukça zorlaşıyormuş. Yazları yaylalar canlanıyor diyor vatandaşlar. Ovit, Hamoze, Çağrankaya ve Varda yaylalarında şenlikler düzenleniyormuş.
Anzer yaylası bir başka özellik taşıyor. Meşhur Anzer Balı burada bulan yüze yakın endemik bitkinin de olduğu çiçeklerden yapıyor balını.
Ovit Yaylasına, Güneş'in ülkesi deniyor. Yedi göller adını verdikleri göller de bu ilçede.
Kısaca İkizdere Karadeniz'e 36 km uzakta ama birçok vasfı üzerinde taşıyor.
Vaktimiz doluyor ve bu asude ilçeden ayrılma vakti geliyor.   Hüzünleniyoruz. Her ayrılık hüzünlendiriyor insanı. Ne de olsa insan denilen varlık gönül taşıyor bir yerinde. Hüznümüz sevgimizden yani.
Hoşça kal İkizdere. Bir daha mı? Belki bir gün…