Bugün, 29 Eylül 2024 Pazar

Seyfi GÜNAÇTI


İkram bahane

İkram bahane


 

Uzun zamandır üzerinde çalıştığım bir kitabın metnini baskı için matbaaya teslim etmiştim. Üzerimden bir yük kalkmış olmasının rahatlığı ile Subaşı’ndan öğretmenevine doğru yürüdüm. Niyetim, DSİ yerleşkesine kadar gitmek ve Terme’de inşaatı devam eden ırmak ıslah çalışmaları konusunda gördüğüm eksikleri DSİ yetkililerine iletmekti. 
Öğretmenevinin çaprazındaki Aka Kırtasiyeyi görünce içeri girdim. İşim bitince  Edebiyat Öğretmeni Selim Eroğlu’nu aradım. Selim Bey, hemen yakınımızdaki Tülay Başaran Anadolu Lisesi’nde görev yapıyordu. “Derse girmeye az bir süre kaldı. Ancak sana zaman ayırabilirim” dedi. 
Karşı sokaktaki Tülay Başaran Anadolu Lisesi’nin yolunu tuttum. Selim Bey giriş katındaydı. Beni ziyaretçilere ayrılan bölüme götürdü. Sohbete başladık. Bir yandan da öğrencileri takip ediyordum. Geçen seneki gelişimde gördüğüm kıyafeti uygunsuz kız öğrencilere bu sefer rastlamadım. Bu durum beni sevindirdi. 
Bu sırada Selim Bey’e bir mesaj geldi. Mesajı bana da gösterdi. Bir öğretmen arkadaş sohbete davet ediyordu. Selim Bey, “Sen de gelir misin?” dedi. Davet sahibi, daha önce Terme’de görev yapmış samimiyetimiz olan bir öğretmendi. DSİ’ye gidişimi erteleyip “Evet” dedim.
Selim Bey derse girdi. Ben de öğretmenevine geçtim. Orada buluşacaktık. Selim Bey geldikten az sonra ikindi ezanı okundu. Namazımızı öğretmenevi mescidinde eda ettik. Namazdan sonra davet sahibi Mustafa Cemal Tomar da geldi. 
Tam çıkacağımız sırada Termeli Emekli Öğretmen ve çok ödüllü yazar Baha Rahmi Özen’le karşılaştık. Birlikte oturup sohbet etmeyi düşünüyor olmalıydı. Biz izin isteyince nereye gittiğimizi sordu. Bu soru üzerine Cemal Hoca onu da davet etti. 
Meğer Cemal Hoca bize çorba ikram edecekmiş. Mekân konusunda Selim Bey yol gösterdi; bizi sıkça uğradığı yakındaki “Sofram Restoran”a götürdü. “Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat” derler. Ben de bu söze uyacağım.
Sofram Restoran, nezih bir mekân. Bizimle ilgilenen işyeri sahibinin kızı da hem kıyafeti hem de konuşması ile mekânın nezihliğine katkı sağlıyordu. Hanım kızımız yüksek okulu bitirmiş, hemşireliğe hak kazanmış. Atanmayı bekliyor. Allah yolunu ve bahtını açık etsin.
İkisi edebiyat öğretmeni dört yazar bir araya gelince konu büyük ihtimalle “Yazmak ve okumak” üzerine olur. Bizde de öyle oldu. Çay eşliğinde edebiyat ağırlıklı bir sohbet başladı.
Yazarları uzun uzadıya tanıtmaya gerek yok. Baha Rahmi Özen, eserlerinin otuzdan fazlası ödül almış bir yazar. Selim Eroğlu, onbeş senedir Terme Bilgi Gazetesi’nde köşe yazıları yazıyor. Ayrıca bazı kitapların araştırma ve yazı heyetinde yer almış bir isim.
M. Cemal Tomar’a gelince; “Bir başladı, pir başladı” diyebileceğimiz bir yazarımız. 
Uzun zamandır bir sitede yazılar yazıyor ve bunu facebook’ta paylaşıyordu. Yazdıklarını kitap haline getirdi ve “Göz Ardı Edilen Gerçekler” adıyla Haziran 2024’te bastırdı. Hem de üç cilt birden. Üçüncü cildini bana da hediye etme nezaketini gösterdi. Kendisine teşekkür ediyorum. Henüz okuma imkânı bulamadım ama en kısa zamanda okuyacağım. 
“Bir anda üç cilt kitap yayınladı, herhalde yorulmuştur” diyeceğimiz sırada ikinci seri kitabını da yayınladı: “Vahiy ve Bilim Işığında Esintiler.” Bu beni şaşırttı. Çünkü üç ayda dört kitabı yayınlanacak duruma getirmek ve yayınlamak her yazarın harcı değildir. Bu vesile ile kendisini tebrik ediyorum.
Sohbetimiz bu minval üzere devam etti. Restoran hayli büyüktü ve biz girişe göre arka bölümde bir yere oturmuştuk.  Mekân kalabalık değildi. Yani sohbetimizi etkileyecek bir durum yoktu. Kimse de bizim sohbetimizden olumsuz etkilenmedi. Zaten bu gruptan olumsuzluk sadır olmaz.
Kitaplar, yazarlar ve günümüz meseleleri üzerinde konuşuldu. Hem güzel, hem de faydalı bir sohbet oldu. Rahmi Özen, “Bu sohbetten tat aldım. Ev sahibi ben olmak şartıyla tekrarını dilerim” dedi. “İnşallah” temennileri ile mekândan ayrıldık.
İkramından dolayı Mustafa Cemal Tomar’a ve bu anlamlı sohbet ile zamanımızı güzel bir şekilde değerlendirmemize vesile olan arkadaşlara teşekkür ediyorum.