Bir sohbet meclisinde alim bir zattan duydum bu sözü. Daha sonra bir ilim müessesesinin duvarında bir levha içerisinde gördüm. Benim yeni gibi zannettiğim bu prensip kadim medeniyetimizin en önemli şiarıymış. Bütün bir eğitim sistemi bunun üzerine bina edilmiş.
Evet ilim amel içindir.
Üzerinde uzun uzun tefekkür ettim. Hayatımı bir film şeridi gibi gözümün önünden geçirdim. Neler gördüm neler…
Amel, bugünkü tabirle ilmin uygulanmasıdır. Öğrenilen ilim uygulanırsa anlam kazanır. Uygulanmayan, uygulanamayan bir ilmi öğrenmek boşa zaman kaybıdır.
Peygamber Efendimiz'in çok manidar bir duası var. Biz ümmetine tavsiye etmiş: “Fayda vermeyen, ilimden sana sığınırım Allah'ım!”. Demek ki fayda vermeyen ilim de var. Fayda vermeyen ilimden maksad uygulama sahasına geçmeyen ilim olsa gerek.
Bir an kendimi düşündüm. Tam on beş yıl mesleğimi icra etmek için örgün olarak tahsil gördüm, yani ilim öğrendim. Öğrendiğim bunca yıllık bilgiyle vazifemi yerine getiriyorum. Öğrendiğim bilgilerle amel ediyorum. Bu da beni mutlu ediyor, bana huzur ve güven veriyor. Öğrendiklerimin, okuduklarımın boşa gitmemesini şahsım, ailem ve ülkem açısından kazanç olarak görüyorum.
Geçenlerde bir telefoncuya girdim. Tarifemi yenileyecektim. Bayan bir görevli bana yardımcı oldu. Derdimi anlatıncaya kadar aramızda uzunca bir konuşma geçti. Haliyle mesleğim, öğretmen olduğum ortaya çıktı. Kendisine tezgahtar muamelesi mi yaptığımı mı zannetti bilemiyorum, ben de öğretmenim, Fen Bilgisi öğretmeniyim, atanamayınca burada çalışıyorum, sizin gibi derse girip ders anlatmayı çok istiyorum, diye meramını anlattı. İçini döktü, serzenişte bulundu da diyebiliriz.
Ben şunu anladım, kendi alanımda bilgi sahibiyim ama bu ilmimle amel edemiyorum, demek istiyordu. Bundan şu da çıkabilir: İlmimle amel edemeyeceksem bunca ilmi niye okudum?
Kendisini, “daha gençsin, ümitsiz olma, çalış, gayret et, azmin elinden bir şey kurtulmaz” gibi sözlerle teselli etmeye çalıştım. Bilmiyorum ne oldu, bir daha karşılaşmadık. Umarım muradına nail olmuştur.
Bu kibar-ı kelam, zannımca ilmiyle amel etmeyenler için söylenmiş olmalı. İlk verdiğim örnekte öğretmen adayının fazla bir vebali yok. İlim öğrenmiş ama uygulama alanı bulamamış. İlmiyle amel etmek istiyor lakin kendinden kaynaklanmayan şartlar müsait değil. Olabilir, hayat işte. Her zaman istediğimiz gibi gitmeyebiliyor.
Buradan kasıt ilim öğrenmiş fakat bilerek, kasten ya da ihmalkarlıktan öğrendiği ilimle amel etmiyor olmak.
Her zaman, her yerde, her devirde sayısız misallerine rastlamak mümkün.
Adam, faizin haram olduğunu biliyor, haramla iştigal ediyor, kul hakkı yemenin haram olduğunu bal gibi biliyor, mirasa gelince zavallı kardeşinin hakkını yiyor.
Haram-helal ver Allah'ım, bu günahkâr kulun yer Allah'ım diyerek üzümün bağını sormadan deveyi hamuduyla götürüyor.
Kul hakkı yemenin haram olduğunu bilmeyen mi var. Mümkün değil. O halde bunca kul hakkı, yetim hakkı, istismarı, irtikabı, nereden kaynaklanıyor?
Bilgisizlikten asla olamaz. Bunca kul hakkı yemek için allame olmak lazım, cehaletle olacak iş değil.
Bundan böyle, öğrendiğim bilgi ne işime yarar, öğrendiğim ilimle amel ediyor muyum, amel edebilecek miyim diye nefsimi sigaya çekeceğim.
Hatırdan çıkarmayalım.
İlim amel içindir.