Hikâyeler biriktiriyorum
İsimsiz defterimde
Uçsuz bucaksız
Sonu gelmeyen yollar gibi
Sensizliği hatırlatan tüm taşları
Yol kenarına atıyorum
Sensizliğin acısını bastırmak için
Gördüğüm bütün dikenleri
Tek tek avuçluyorum.
Hikâyeler biriktiriyorum
İsimsiz defterimde
Martı çığlıkları biriktiriyor bir garip
Kendi çığlıklarını bastırmak için
Kıyıya vuruyor denizyıldızları
Hepsini tek tek denize atıyor
Yorgun bakışlı bir adam
İçimdeki limandan
Uzaklara demir alıyor bir gemi
Rüzgarını saçlarından alıyor yelkeni.
Hikâyeler biriktiriyorum
İsimsiz defterimde
Yaralı bir ceylan ürkekliğinde
Tutuyorum kalemimi
Sonra ceylan sürüleri geçiyor önümden
Seni arıyorum aralarında
Yine yoksun
Kollarım senden yine yoksun
Daha çok kanıyor kalbim.
Hikâyeler biriktiriyorum
İsimsiz defterimde
Arada yanık türküler geliyor dilime
Unutulmuş bir sevdanın
Küllerini savuruyorum bilmediğim
bir zamana
Yorgun bir kuşun kanatlarında
Ne çok yoruluyor kuşlar
Sevdanın hamallığını yapmaktan
Pusuda bekliyor rüzgar
Külleri dağıtmak için...
Hikâyeler biriktiriyorum
İsimsiz defterimde
Bir yanda Maupassant
Bir yanda Anton Çehov
Tuhaf tuhaf bakıyor bana
O ne biçim bir hikâye diye.
Hangi olayı anlatıyorsun diyor
Ömer Seyfettin
Durumun nedir diyor Sait Faik
Siz, hikâyenin babaları
Sizin öykülerinizle
Karıştırmayın benim yazdıklarımı.
(Devamı Haftaya)