Kabataş'tan bahsederken Alankent'i göz ardı edemeyiz. Ordu, Büyükşehir olmadan önce bir beldeydi ve seçilmiş belediye başkanı vardı. Haliyle belediye teşkilâtı da…
Bir yeri geçmişiyle birlikte hatırlamakta fayda var. Öyle ya, eskiden her ne kadar ayrı ayrı teşkilatlara sahip olsalar da şimdi aynı sınırlar içinde. Haliyle hizmette bir ayrıcalık olmaması lazım.
Üç defa uğradığım Kabataş ilçesi ile ilgili notlarımdan faydalanarak yazı yazmaya başlamadan önce uğradığım yerler hakkında araştırmalara devam ederim. Kabataş için de öyle oldu. Ayrıca insanın gördüğü yerler ile ilgili bir şeyler duyunca kulak kabartıyor. Bu da o yer hakkında yeni bilgiler edinme ihtimalini doğuruyor.
Bir gün Ünye Şehit Taner Kart Ortaokulunu ziyaret etmiştim. İdari kadro ile tanışırken Müdür Yardımcılarından İsmail Mutlu'nun Kabataşlı olduğunu öğrendim. Söz dönüp dolaşıp Kabataş'a geldi. Ona “Kabataş'ın dışarıda tanınan nesi var?” dediğimde bana “Cevizli Helvası” dedi. Biz Ordulular ve Perşembelilerin bildiği cevizli helva mı acaba diye geçti içimden. Hemen araştırmaya başladım bizim bildiğimiz helva değil, bizatihi Kabataş'a ait bir ürünmüş. Üstelik de “Coğrafi işaret” belgeli.
Coğrafi işaret belgesi almak o kadar kolay bir şey değil. Kabataş'ın böyle bir belge alması sevindirici.
Kabataş; Çatalpınar, Korgan, Aybastı, Gölköy ve Gürgentepe ile çevrili bir ilçe. Yani etrafı aynı ilin ilçeleriyle çevrili. Bu da kültür etkileşimi açısından kozmopolit bir yapıya değil de aynı ortak değerlere sahip olduğunu gösterir. Bu durum insan hayatında bir kolaylık sağlar. Etrafındakiler ile tanışmadan tanımış olursun.
Kabataş içinden akan Bolaman Çayı'nın ilginç bir seyri vardır. İlçe merkezine göre güneylerden başlayan yolculuk daha sonra Keşlik Çayı, Direkli Çayı ve Bolaman Çayı olarak üçe ayrılıp tekrar ilçe merkezine yakın bir yerde birleşirler. Sanki her kol geçtiği yerlerden aldıkları haberleri ve bilgileri tekrar birbirlerine ulaştırıyor gibi. Sonra da bütün sırlarıyla birlikte Karadeniz'e ulaşırlar…
Alankent ise günümüzde bazı bilinmeyenlerle doludur. Hiçbir yazılı metinlerde geçmeyen bazı bilgiler ağızdan ağıza geçerken ya azalmış ya da unutulmuştur. Mesela Hamlacı Pehlivanı hatırlıyor musunuz?
Günümüz genç şair ve yazarlarından Alankentli Abdullah Kartal Beyefendi bize Hamlacı Pehlivan'a ait bir hatırayı nakletti. İşte halk arasında bilinen o hikâye:
Hamlacı pehlivan Alankent'e yerleşmiş kendi halinde biridir. Devrinde İstanbul'da yapılan güreşlerde Türklere ait güreşçilerin yenilmesine üzülen Hamlacı bir yolunu bulur saraya ulaşır. Kendisinin de törenlerde yapılan güreşlerde yabancılara karşı güreşmek istediğini bildirir. Çoğunlukla mağlup olan güreşçilerimiz bir övünç sebebi aramaktadır. Hamlacının karşısına devrin tanınmış yabancı bir pehlivanını çıkarırlar. Güreş başlar başlamaz Hamlacı yapmış olduğu bir hamle ile yabancı güreşçinin ayakların yerden keserek müsabakayı başlamadan bitirir.
Yapmış olduğu tek hamle ile güreşi kazanan pehlivanımızın adı önceleri 'Hamleci'ye çıkmasına rağmen zaman içinde Hamlacı olarak kalır. Bu kıssa hiçbir yazılı kaynaklarda yoktur. Ayrıca Alankent'te tarihi bir mezarlık, tarihi ıhlamur ağacı, kaya mezarları ve çok eskilerden Gölköy'den gelip Cuma namazı kılıp gittikleri Cuma camisi vardır. Bu arada Medrese Eğitimi verildiği zamanların da olan bir yer.
Bu bilgilerin çoğunun yazılı kaynaklarda olmaması ne hazin.
Yine Abdullah Kartal Beyefendi'den aldığım bilgiye göre Alankent, Kabataş ve o coğrafyaya ait bazı çalışmaların yapıldığı bunu bir dernek ile yazılı olarak kayda geçirilmesi planlandığını söyleyince kendi ilçemde yapılacakmış gibi sevindim.
Geçmiş değerlerimizin kaybolmadan seyr-i sülûkunu devam ettirmesi milli kültürümüz açısından mühim bir hadisedir.
Vermiş olduğu bilgilerden dolayı İsmail Mutlu ve Abdullah Kartal'a çok teşekkür ederim. Şimdilik Kabataş konusuna burada son veriyorum. İlerleyen zamanlarda bazı hususları tekrar kaleme alacağız kısmetse.