Dağlara kar düşüyor, yaz ortasında.
Ve haşmeti kayboluyor, zirvelerin.
Ondandır ki; ateşini su eyleyip zirvelerde kar olmak istiyor, dünkü kötü yürek.
Ve iyi yürek;
'Kara düşüncenin odağı iken, evreni içine alacak kocaman bir gönül olma yolunu seçtin.' diyor. 'Hayırlı olsun her şey. Gözlerin, yeni palazlanmış güvercin uçuşunda...'
'Yağmur yemiş toprakların buğusunda erimeye hazırım. İliklerime kadar ürperiş içindeyim, can kardeş! Yüreği mercan kardeş!'
Tüm varlığın işitme duyusu, kayalarda bir devrin, bir devrimle yıkıldığını duyar gibi.
'Yıkıntı sesleri yankılanıyor, kulaklarımda.' diyor, dünün kötü yüreklisi. 'Sanki yüreğimdeki zincire bağlanmış günah kayalarıdır, yıkılan. Yarımlığımın tanımsız feryadı uğulduyor, içimde, can kardeş!'
'Sevgi ve aşk, bütünleştirir sendeki yarımı.' diyor, iyi yürek. 'Bütün olmak için elindedir, her şey!'
'Senin kalbin, benim kalbime, dilin benim dilime benzemiyor. Yüreğine bağlı zengin bir sevgi dili seninki... Mecazlar, istiareler, telmihler, onlarca söz sanatlarıyla yüklü çok zengin ve şeker bir dilin var. Ben kuşdilinden, mecazdan, istiareden, sanatlı sözlerden, filozofça söylemlerden anlamıyorum, can kardeş! Düz ve dolambaçsız konuş da daha erken varayım hakikatin kalbine. Çok anlamlı şeyler söylüyorsun. Konuştuğun her cümle geç yansıyor benliğime. Ve ne denildiğini anladığımda ben, benden kopup yüce âlemlere götürülüyorum. Çok ulvi değerler taşıyan bir eğitim almışsınız. Nedir bu işin kökeninde yatan sır?' diye soruyor, dünün kötü yüreği.
'Bekle! O dili çözmek için sabırla ilerleyerek ulaşacaksın gerçeğin kalbine.'
'Ne olur; sana verileni tez paylaş, benimle!'
'Anlıyorum. Bir anda Süleyman olup bütün tabiatın dilini çözmektir, dileğin. Kuşun, kurdun, karıncanın, arının, böceğin, kelebeğin, toprağın, suyun dili hep o gerçeği terennüm eder. Kâinatta ne varsa her şeyin dili… Evrenin… Evrenin yüreğinde dünya bir dolap gibi dönüyor. Bütün tabiat, havasıyla, ateşiyle, suyuyla, toprağıyla sese ve nefese vermiştir kendini. Şu gördüğün evren, dayanılmaz bir raksın su akışında nefes nefes seslenmesidir gerçeğe. Bekle delikanlım, bekle'
'Hayran ettiniz beni kendinize. İyi bir ozandan, iyi bir düşünürden başkası tercüme edemez, dilinizi ve yüreğinizi.'
'Duygularımdır, söylediklerim.'
'Ahenk, ölçü, uyak ve söz musikisi… Olamaz böyle bir şey.'
'Evrende her şey, Allah'a olan sevgisini iç içe bir ahenk ve musikiyle terennüm ediyor. Her varlığın kendi düzeni içindeki ahengi, uyumu, musikisi Allah'a olan aşkı seslendiriyor. Bunu görmek için gözün, duymak için kulağın mistik bir eğitimden geçmesi gerek.'
'Bu son cümleniz, içimin tercümanı oldu, can kardeş!'
Geriye küller bırakan yangınlar geçiyor, adamın içinden;
'Biz de biliriz az çok hitabeti, güzel sözü ve şiiri.' diyor. 'Ama böyle tema ile ahengin, uyağın, musikinin iç içe inlediğini hiçbir sözde görmedim. Sesiniz, ahenginiz, musikiniz; beni benden aldı.'
'İnce düşünürüz, biz. Hisle yoğrulmuştur, yüreğimiz. Acırız, severiz, başkaları için çırpınırız, hatta yanarız.'
'Şiir okur gibi konuşmanız beni çok etkiliyor!'
‘Şiir; seven bir yüreğin beden kalıbında söze dönüşümüdür.'
Gözlerinde sığınma isteyen bakışlar var, adamın.
'Yıkıntıların yankısı kıvrılıp bükülüyor, vicdanımda.' diyor.
Boğazında bir deli sıkış nefessizliğiyle:
'Yansıyan bir ışık; içimde gelişen bir güç… Seni tanıyınca geceleşmiş bir karanlıkta yürüdüğümün farkına vardım! İçimde depremler oluştu! Temelsiz, direksiz konaklara dönmüştüm, Rabbim!'
Göçüyor, kervan.
Öylesine bir hayale dikiliyor, gözleri.
İçinde ulu bir ateş; kaynatıyor, pişirmek için ham yüreğini.