Eski devirlerde kıralın biri devlet işlerini vezirlerine devretmişti. Yapacak işi kalmadığından canı sıkılıyordu. Kendisini can sıkıntısından kurtaracak hikâyeciler ve fıkra anlatıcıları aradı. Fakat hepsinin anlatımı bir an geliyor, bitiyordu. Sonra bir çare düşündü. Kendisine hiç bitmeyecek bir hikâye anlatacak olana yüklü bir ödül vaat etti.
Ödülü elde etmek isteyen memleketin her tarafından hikâyeciler şehre akın etti. Lâkin en uzun dedikleri hikâye bile belli gün yahut hafta sonra nihayete erdi. Hikâyeler bitti, yarışmacılar da elleri boş memleketlerine döndüler.
Yarışmacıların bitmeyen bir hikâye anlatmaktan aciz kaldığını gören bir yaşlı adam öne çıktı. “Kıralın isteğini yerine getirmeye ve ödülü kazanmaya benim gücüm yeter” dedi.
Kıral izin verince anlatmaya başladı.
“Ülkenin birinde bir kıral uykusunda korkutucu bir rüya görür. O korkuyla uyanır ve yatağından kalkar. Maiyetini ve arkadaşlarını çağırır. Rüyasını onlara anlatır:
“Rüyamda ne gördüm biliyor musunuz? Yedi besili inek, yedi zayıf ineği yiyordu. Ve yine yedi yeşil başak ve yedi kurumuş başak gördüm. Çok şaşırdım. Bu rüya beni korkuttu” der.
Orada bulunanlardan birisi rüyayı yorumlamak için kıraldan izin ister. Kendisine istenen izin verilir. O da anlatmaya başlar:
“Ey Efendim! Önümüzde gelecek olan yedi yıl hayırlı ve bereketli yıllar olacak. Bol yağmurlar göreceğiz. Tarlalardan beklemediğimiz kadar bol ürün elde edilecek. Ondan sonra dehşetli yıllar gelecek ki, bu süre içinde çekirge istilası görülecek. Çekirgeler tarlalarda bitki namına bir şey bırakmayacaklar. Efendim, rüyanızın yorumu budur. Tehlikeyi haber veriyorum ki, tehlike gelmeden önce tedbir alasınız.”
Kıral, devletin ileri gelenlerini topladı. Konuyu onlara anlattı ve görüşlerini sordu. Yapılan istişare sonunda şu karara varıldı:
“Bolluk yıllarında herkes kendine yetecek kadar ürün kullanacak, kullanılandan fazla ürünler depo edilecek.”
Bolluk zamanı insanlar yetiştirdikleri ürünlerinden çok azını yediler. Fazlasını büyük ambarlara gönderdiler. Bu ürünler, görevliler tarafından büyük ambarlara konuldu.
Sonra kıtlık yılları başladı. Yağmurlar kesildi. Ekinler ürün vermez oldu. Bir de çekirge istilası çıktı ki, bahçelerde yeşillikten ve bitkilerden eser bırakmadılar. Öyle ki çekirgeler bile tarlalarda yiyecek bir şey bulamaz oldular. İçlerinde akıllı bir çekirge vardı. Tahıl ambarlarının etrafında dolandı. Ambarın tavanında bir delik gördü. O delikten içeri girdi. Bir tahıl tanesi aldı ve çıktı. Onun peşinden başka bir çekirge geldi. O da bir tane aldı ve çıktı. Sonra bir başka çekirge geldi. O da bir tahıl aldı ve çıktı. Sonra bir başka çekirge daha…”
Yaşlı adam devamlı, “Sonra bir diğer çekirge geldi. Bir tane aldı ve gitti…” cümlesini tekrar ederek günlerce anlattı. Kıral, uzun süre yaşlı adama kulak verdi. Ancak bir an geldi ki rahatsız olmaya başladı. Yaşlı adamın anlatımından bıkmıştı. Adama döndü ve:
“Şüphesiz ben ikna oldum ki senin hikâyen bitmez. Ve sen ödülü hak ettin.”
Not: Hayrettin Karaman ve Bekir Topaloğlu'nun, İmam Hatip Okulları için hazırladığı 1964 basımı “ARAPÇA OKUMA VE ESKİ METİNLER KİTABI” sayfa 101'den alınmıştır.
* * *
Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir bayram geçirmenizi diliyorum.