Bugün, 3 Temmuz 2024 Çarşamba

Selim EROĞLU


KOCAMAN SOLUKLANMA TESİSLERİ

KOCAMAN SOLUKLANMA TESİSLERİ


 Hafta sonu gazetelerinin birinde bir haber dikkatimi çekti. Azeri bir çift, evlendikten tam 32 yıl sonra düğün yapmışlar. “İçimizde ukdeydi, çok şükür gerçekleştirdik” diyorlar. Düğünlerine iştirak eden tüm davetlilere de teşekkür etmeyi ihmal etmiyorlar. 
   Tam 32 yıl önce düğün yapacakken Hocalı katliamı zuhur etmiş. Savaş sebebiyle düğünlerini yapamamışlar. Benim ilgimi çeken haberin bu kısmı değil. Asıl benim dikkatimi çeken düğün davetiyesi. Davetiyede “toyumuza hoş geldiniz” yazıyor. Önceleri ne olduğunu pek anlayamadım. Anlayabilmek için birkaç defa okumak zorunda kaldım. Aynen belirttiğim gibi yazıyordu: “Toyumuza hoş geldiniz”.
   Toy, Azeri Türkçesinde düğün demek. Bazı aşina olduğumuz Azeri türkülerinde de geçiyor toy kelimesi. Düğün mekânı Türkiye. Demek ki Azeri soydaşlarımız memleketlerinden uzakta da olsalar kültürlerini muhafaza etmeyi başarmışlar.
   Evimin biraz yakınında düğün gibi cemiyetlerin yapıldığı bir mekân var. Üzerinde “Wedding” yazıyor. Uzun süre ne olduğunu anlayamadım. Meğer düğün salonu demekmiş. Bu ne garabet. Bizim düğünlerimize ekseriya İngilizler mi geliyor?
   Son zamanlarda kelimeler üzerinde tefekkür etmeye biraz fazla daldım. Kelimeler uzun süre beynimi kurcalıyor, zihnimi meşgul ediyor.
   Okuldan yorgun argın eve geldim. Akabinde halk kültürümüzün yaşayan en önemli temsilcisi Yusuf Öz aradı. Yusuf Öz, öz kültürüyle meramını anlatırken çok orijinal cümleler kurar. Tabiri caizse filozof gibi düşünür, nenem gibi ifade eder.
   Konuşmanın bir yerinde “bizimkiler Bazlamaç'tan gelirken sizin Kocaman'da az soluklanmışlar” cümlesini kurdu. Yusuf Abi, burada, soluklanmayı, dinlenmek, mola vermek anlamlarında kullandı.
   Biz bağda bahçede çalıştığımız zaman, yol yürüdüğümüz, koştuğumuz, nefes nefese kaldığımız zaman dinlenme ihtiyacı duyarız. Genellikle bu dinlenme kısa süreli olur. İşte biz buna soluklanma deriz. Soluklanmamız, sona erip kendimize geldikten sonra, su, meşrubat, çay veya ayran içeriz. Hele bunlar bir de ikram kabilinde ise memnuniyetimizi ifade etmek için teşekkür etmeyi ihmal etmeyiz. Soluklanmak, insani bir ihtiyaçtır. Soluklanmazsak soluk soluğa kalırız.
   Geçenlerde Diyarbakır'da veliler ara vermeden yapılan blok ders uygulamasına itiraz etmişler. Mahkeme itirazı haklı bulmuş. Uygulamanın derhal kaldırılmasına karar vermiş. Gerekçe, soluklanmadan yapılan ders insan haklarına aykırı ve insan sağlığına zarar veriyor.
   Soluk yerinde zaman zaman nefes, soluklanma yerine de teneffüs kelimesini kullanıyoruz.
   Şair Yahya Kemal, yeme içmeye düşkün, kilolu bir adammış. Bir yokuşu çıkarken, soluk soluğa kalmış. Hemen orada gördüğü iskemleye oturuvermiş. Oturur oturmaz, işgüzar garson başında dikilmiş: “Çay, kahve ne alırsınız” demiş. Hazır cevaplığıyla tanınan şair “şimdilik birkaç nefes alacağım” demiş.
   Yorgun bir adam için soluk almak, çay, kahve almaktan daha önce gelir.
   Uzun zamandır, yol kenarlarındaki malum yerlere “dinlenme tesisi” yahut “mola yeri” diyoruz. Dinlenme neyse de mola ne zaman ve nereden çıktı? Onun yerine pek âlâ “soluklanma tesisleri” diyebilirdik.
   Hemen itiraz etmemek lazım. Şimdi abes geliyor. Zamanında mola kelimesini hiç kullanmasaydık, onun yerine soluklanma deseydik hepimiz bu kelimeye aşina olmuş olurduk. Hiç de aykırı durmazdı. Atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra çok zor.
   Bakınız, Azeriler bizi toylarına çağırıyorlar. Nereye çağırıyorlar? Toy salonuna.
   Biz ne yaptık? Artık düğümünüze eşimizi, dostumuzu “wedding” salonuna çağırıyoruz.
   Böyle bir davete icabet eden olmazsa şahsen ben hiç gönül koymam. Emeklilik sonrası bir işletme kurmak  ve adını “Kocaman Soluklanma Tesisleri” koymak muradımdır.
   Kocaman'da soluklanmak iyidir.