Seyfi GÜNAÇTI

Tarih: 30.08.2016 17:13

Kocaman´ın eğri büğrü yolları

Facebook Twitter Linked-in

Köy mü desem, kasaba mı desem? Belediye olduğu zamanlar bile Kocamanlılar sana ´köy´ diyordu. İki sene önce belediye hüviyetine son verildi. Ama benim gözümde sen yine de beldesin.

Geçmişte bana hayli acı yaşatmış olsan da, özellikle ilk belediye seçimleri öncesinde senin adın kullanılarak bana sıkıntı verilmişse de sana teşekkür etmeliyim! Çünkü bana birçok yazı konusu verdin.

Geçen Salı günü yine Kocaman yolundaydım. Bir komşumun fındık işçilerini Çatıyanı´na götürdüm. Kocaman´ın merkezine girmeden Bazlamaç yoluna döndüm. Ancak Kocaman yolunun betonlanmış olduğunu gördüm. Kocaman´a ve o yoldan geçecek herkese hayırlı olsun diyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.


Güzelliklerden bahsederken acaba eksikliklere hiç değinmemek mi gerekir? Böyle yapmakla pişmiş aşa su mu katmış oluruz? Böyle bir niyetim yok. Ben sadece bazı önerilerde bulunmak istiyorum.


Beton yol güzel olmuş ama Kocaman Yenimahalle İlkokulu´nun yanına kadar çok virajlı olan bu yolda, betonlamadan önce hiç viraj doğrultma çalışması yapılmamış. Hatta sık sık kazaların görüldüğü köprü bile aynı kalmış!


Bu kadar düz ve de toprak arazide yollar neden bu kadar eğri büğrü, anlamak mümkün değil. Dağ yok, kaya engeli yok, tarihi eser yok? Diyeceksiniz ki, ?zamanında böyle yapılmış.? Öyle yapılmışsa hep öyle mi kalmalı? Yolun ilk ulaşıma açıldığından bugüne acaba kaç yıl geçti?


Bu virajları azaltmanın bir yolu yok mu? Daha düzgün bir güzergâh belirlenemez mi? Yol geçecek arazi sahiplerinin bazısı razı edilir, kimisine ücreti ödenir, uygun düşenlere de eski yol terk edilerek sorun çözülebilir. Yol yeni betonlandı. Masraf edildi, emek harcandı. Uzun yıllar daha bu yolun düzeldiğini göremeyiz.


Belki de bir gün bir yiğit çıkacak ve güzergâhı düzeltmeyi başaracak. O zaman da yapılan masrafa yazık olmayacak mı?


* * *

Bazlamaç Hoylan´dan sonra yol kapalıydı. Sağdan mahalle yoluna saparak dereye indik ve oradan Çatıyanı´na çıktık. Bu yolun ilk bölümü biraz bozuktu. Bu yüzden dönüşte Oğuzlu- Şeyhli yolunu takip ettim.

Sarayköy girişinde fındık işçilerinin çadırlarını görünce durdum. İki kadın yolun kenarına oturmuş, gaz ocağında kahvaltı hazırlıyorlardı. Nereden anladım, çünkü beni de davet ettiler. Ortada ne var ki ben de ortak olayım! Kadınların yanında iki
küçük çocuk ve bir de bebek vardı. Sohbete başladık.


Buraya Gaziantep´in Şehitkamil ve Şahinbey ilçelerinden gelmişler. ?Şehir merkezinde oturuyorsunuz. Şehirde oturanların durumu iyi olmalı değil mi?? diyorum. ?Nerdee?? diyorlar. ?İş nerede? Suriyeliler her tarafı işgal etti??


15´ten fazla çadır saydım. Tabii bunlara çadır denirse! Çadırların bir kısmı yolun hemen kenarı boyunca kurulmuş. İlerideki boş alanı gösteriyorum. ?Orada çadır kurmamıza izin vermediler. Fındık harmanı yapıyorlarmış? dediler.

Çadırların yolun hemen kenarında olmasının trafik açısından da tehlikeleri var. Orada trafik akışı hızlı. Çocuklar oynarken farkında olmadan yola fırlayabilirler.

Bir çadırın üstünde yaprakları kurumuş dallar gördüm. ?Çadırı serin tutsun diye koyduk. Güneşli günlerde çadırlara girilmiyor. Oturmak için yolun karşısındaki ağaçların gölgesine gidiyoruz? diyorlar. Orada oturmaya yer olsa diyeceğim yok.

Ayaklarını kanala uzatıp hendeğe yaslanacaklar.


Duş yerini sordum, gösterdikleri şeyi duş yerine benzetemedim.


Bu derme çatma çadır hayatının tek olumlu tarafı yolun kenarındaki tek musluklu çeşme! Hiç olmazsa su ihtiyaçlarını giderebiliyorlar.


Ben olsam, acaba böyle bir ortamda nasıl yemek yer, nasıl temizlik yapar, nasıl uyur ve ertesi gün nasıl çalışmaya giderim, diye düşündüm. Bu insanlar yıllardan beri bu memlekete geliyorlar. Bize hizmet veriyorlar. Onlar da insan. Az bir masrafla onlara daha iyi yaşama ortamı sağlanamaz mı?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —