Bugün, 28 Haziran 2024 Cuma

Zeki ORDU


KÖY EVLERİNDE OCAKLIKLAR

KÖY EVLERİNDE OCAKLIKLAR


 Çok şeyin zahmet ile elde edildiği zamanlardı. İnsanlar güç bela elde ettikleri gelir ile evlerini geçindirmek için uğraşırlardı.
Bütün köylüler evlerini dedelerinden kalmış olan yerlere yaparlardı. Şehirleşme çok gelişmemişti. Şehir denilen yerlerde daha çok ticaretle uğraşan kişilerle memurlar bulunurdu. Bir de ilçe veya ilin yönetim merkeziydi.
Okullar, sağlık kuruluşları ve diğer kamu binalarının çoğu şehir merkezlerinde olurdu.
Köy yerinde ise geçim tarım ve hayvancık sayesinde olurdu.
Köy evleri ahşaptan olup, hemen hemen birbirine benzerdi. Evlerin en önemli yeri ocaklığın bulunduğu yerdi. Bir nevi çok amaçlı kullanılan yerdi. Bazı evlerde hem ocaklık hem de soba veya benzeri ısıtıcılar da olurdu.
O caklığın bulunduğu yer de ahşaptan terekler olurdu. Bakırın gözde olduğu yıllardır. Daha sonra melamin denilen tabaklar kadınların hayatlarına girince bakır kapların kalaylama işi aradan çıktığından; kalaycılık denilen sanat da tarihe karışır.
Ocaklıklarda her eşyanın yeri ayrıdır. Tencereler bir yere konur, kaşıklar başka bir yere. Her tabağın konulacağı yer ise evin hanımı tarafından belirlenir.
Ocaklık ise yazın kullanılmaz. Çünkü kışın hem ısınmak hem de yemek yapmak için kullanıldığında yazları bu işler daha çok dışarıda olur.
Ocaklıkların en önemli tarafı aileyi etrafında toplamasıdır.
Bir kenarda ısınan sular, zamanı geldiğinde çay olarak çıkar karşımıza. Sıcak su ise pişecek olan yemeğin ön hazırlığıdır. Ocaklık közünde pişirilen kahvelerin tadı ise eskilerde kaldı.
Uzun kış geceleri ocaklıktan gelen odun çıtırtıları, alevin insan yüzündeki sıcaklığı, odunların köz haline ve daha sonra kül oluşları hemen hemen her gece tekrarlanan manzaralardır. Bütün bunlara gaz lambası eşlik eder.
Bazen büyükler masal anlatır. Misafir geldiğinde ise günlük işler sözlü olarak tekrarlanır.
Daha sonra yeni bir güne dinlenmiş bir vaziyette kalmak için uykuya dalınır.
Büyüklerim vücutları dinlenirken çocuklar güzel rüyalar görerek karşılarlar yeni günü.
Şehir hayatı önce ocaklıkları lağvetti.  
Daha sonra da misafirlikleri...  Çocuklar ise çalı, çomak yerine tabletlerle oynuyor. Bir nevi makineleşti insan.
İnsan da insanlık da her gün değişiyor…