Zeki ORDU

Tarih: 20.02.2025 16:33

KÜRE'DEN AYRILIRKEN

Facebook Twitter Linked-in

 Kastamonu'nun son ziyaret ettiğim ilçelerinden biri. Bir daha yolum düşer mi düşmez mi bilmiyorum.  Ancak Küre'de geçirdiğim üç saate yakın süre içinde onu anlamaya çalıştım. Kürelileri anlamaya çalıştım. 
Küre tabiri caizse öz Kastamonulu. Bütün komşuları Kastamonu'nun ilçeleri. Dört bir yanı güvende yani. Coğrafi sınır olan komşuları; İnebolu, Bozkurt, Devrekâni, Seydiler, Ağlı ve Azdavay. Tam tamına Kastamonu kültürünün odak noktası. 
Ancak İnebolu hariç, diğerleri ile sosyal konum olarak eş değerde. İnebolu hem sahilin hem de tarihinin verdiği özellikten dolayı Küre ve komşularına göre biraz daha hareketli bir ilçe.
Ben Küre'ye Devrekâni'den yola çıkarak geldim. Meşhur Küre Dağları, vadiler, karayolunda senden başkası yokmuş gibi duyulan hisler ve kurulan hayaller ile birlikte bir yolculuk yapıyordum. Aklımın bir tarafında Ersizler köyü vardı. Bir önceki yazıda da dile getirdiğim gibi kurtuluş savaşına giden erlerden hiçbiri geri dönmemiş. Onun için adı Ersizler köyü kalmış.
Küre'ye mart ayının ikinci haftası içinde bir gündü. Okullar İstiklal Marşının Kabulü ile programlar yapıyordu. Günlerden cumaydı. Ben önce şehri dolaştım. Gerçekten fiziki olarak çok ilginç bir yapısı vardı. Dağlık bir bölgeye konulmuştu. Şehir enine ve boyuna gelişemezdi. Olsa olsa “Aşağı ve yukarı” tabiri kullanılacak şekilde gelişebilirdi.
İlçe merkezi olarak belirlenen yerde, olması gereken resmi daireler vardı. Ben Küre İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne uğradım. Görevliler İstiklal Marşı Kabulü dolaysı ile programa gitmişlerdi. Geride idareciler haricinde çalışanlar kalmıştı. Misafir olduğumu anlayınca beni bir odaya aldılar. Tabii çay ikramı ile birlikte sohbet de başladı. 
Sohbetin bir yerinde aralarından biri “İlçemizi nasıl buldunuz?” sorusunu sordu.
“İlçemiz nasıl?”…
Ne güzel bir aidiyet hissi… Keşke ülkenin her tarafında bu his olsa! Herkes bulunduğu yeri sevse ve kendini oraya ait kabul etse, güzel olmaz mı? Ülkenin 922 ilçesinin kendine has güzelliği olduğunu hissediyorum.  Çoğuna gidememiş olsam da. Rahmetli dedem “Parça bütünün temsilcisidir” derdi. Ziyaret ettiğim ilçelerde bulunduğu yeri sıdk ile sevenler olmuyor değil. Tabii şikâyet edenler de…
Günlerden cumaydı ve Cuma namazı vakti yaklaşıyordu. Namaza on dakika kala şadırvan olarak “kullanılmayan” bir muslukta abdest alıp, gördüğüm ilk vatandaşa “Buraya en yakın cami nerede?” diye sordum.  Bana on metre uzaklığı anca olan bir sokak başını gösterip “Oradan git, yarım dakika geçmeden görürsün!” dedi. Öyle yaptım ve camiye girdim.
Cumaya ait yapılması gerekenler yapıldıktan sonra sünnetler kılınırken birden aklıma Ak Şemsettin Camii geldi. Niyetim namaz bittikten sonra bir vatandaşa Ak Şemsettin Camii nerede diye sormaktı. Sonra hazır Küre'ye gelmişken o camiyi de ziyaret etmekti.
Ak Şemsettin Camii, Fatihin o beldeye hediyesi. Efendim vaziyet şöyle işlemiş. Fatih Sultan Mehmed tahta çıkıp İstanbul'un fethi için hazırlık yaparken, döktürdüğü topların bakırları Küre'den gitmiş. Hatta Fatih Küre'den gelen bakırlarla yapılan toplara “Küre-i Nühas” yazısını yazdırmış deniyor. Fetihten sonra teşekkür bâbından Küre'ye bir cami yaptırıyor ve hocasının ismini koyuyor.
Yalnız tam olarak “benim” çözemediğim bir durum var. Caminin resmi ismi “Hoca Şemsettin Camii” ancak yandaki bir kitabede “Hoca Şemsettin” ismin altında parantez içinde  “Ak Şemsettin” yazıyordu. Bu vaziyeti inceleme vaktim olamadı.
Nerede kalmıştık?
Ben camiden çıkıp, başka birine “Ak Şemsettin Camii nerede?” diye niyetlenmiştim. Namaz kıldığım camiden çıkarken hatıralarım arasında bu cami de bulunsun diye fotoğrafını çekmek istedim. Makineyi caminin isim yazan tarafına doğrulttuğumda camini isminin Ak Şemsettin Camii olduğunu gördüm. 
Meğer aradığım yere gitmişim. Ne demişler “Niyet hayır, akıbet hayır…”
Ve ardımızda bazı hatıralar bırakarak veya heybemizde bazı hatıralar taşıyarak Küre'den ayrıldık…
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —