Bugün, 21 Kasım 2024 Perşembe

Zeki ORDU


MAZİSİNİ ARAYAN İLÇE: ÇAYBAŞI

MAZİSİNİ ARAYAN İLÇE: ÇAYBAŞI


 Böyle bir başlık insanlara “Halinden memnuniyetsizlik” hissi uyandırır. 
Hayır. Bu başlık eski-yeni mukayesesi taşımıyor. Zaten bu bizim hakkımız da değil haddimiz de…
Hep söylenir, “Dününü bilmeyen yarınlarına yön veremez” diye. Dünün bilinmesi; düne ait bazı kaynakların günümüze ulaşmasıyla olur. Ülkemizde maalesef bugün dahi bulunduğumuz yer ile ilgili iki satır yazı yazmıyoruz.  
Aradan seneler geçtikten sonra “Nereden geldik, kimlerdeniz?” diye soy kütüğü araştırmaya kalkar, belli zaman sonra bir karanlığın içinde kaybolur umutlarımız. Değil asırla öncesi; yarım asır öncesine dair sağlıklı bilgiler yoktur yaşadığımız coğrafya hakkında. Zaten şimdi kimsenin de bununla ilgilendiği yoktur. 
Bir şeyleri üretmek için, bir şeyleri düşünmek lazım önce. Düşünmek zor zanaattır vesselam…
Çaybaşı'nın kadim bir tarihi olduğunu biliniyor. Değil bir asır önceki tarihi ve sosyolojik bilgilere sahip olmak; coğrafi ve ekonomik bilgilerine de sahip olduğumuz söylenemez. Eskiler “Âlim unutur, kalem unutmaz” demişler. Biri tutup da devri ile ilgili iki satır yazı yazmış olsa, araştırmacılar için mühim bir vesika hükmü taşır yıllar sonra.
Bir vesile ile Çaybaşı'na gitmiştim. Bazı ziyaretlerde bulundum. Yeni dostluklar edindim ve şehri yürüyerek seyr-i temaşa ettim bir zaman. Şehri, zaten çeyrek saati bulmayacak bir zaman diliminde gezebilirsiniz yürüyerek. 
Hem yürüdüm sokaklarda hem de hayalen yıllar öncesine gittim. Bir yerin ilçe olması o kadar kolay olmaması gerekir. Eskiye dayanan bir tarihi, efsaneleri, hikâyeleri ve rivayetleri olmalı. Bir yanıyla öne çıkan tarafı olmalı. 
Çaybaşı hakkında okuduğum ilk eser M. Zeki Saka'nın “Zamandır Geçen: Bir Karadeniz Hafızasından İzler” adını taşıyordu. Yakın tarihimize ait bazı bilgiler vardı ve yazıldığı tarihten sonrasına ışık tutacak bir eserdi. Ben yetkililerin yerinde olsam bu kitabı lise seviyesinde bulunan her öğrenciye ödev olarak verir, okumasını sağlardım. Nihayetinde Çaybaşı üzerine yazılmış bir eser. Bugününü tanımayan yarınına nasıl yön verecek?
Şimdilik bu konuyu burada nihayete erdirelim. Yoksa bu hamur çok su götürür. Biz gelelim Çaybaşı ziyaretimize.
Çaybaşı'na son geldiğimde Halk Eğitimi Merkezini ziyaret ettim. Orada biraz kaldıktan sonra Çaybaşı Şehit Çetin Ak Anadolu Lisesi'ne uğradım. Kısa bir süre sonra oradan da ayrılıp, şehri yeniden dolaştım biraz. Zaten her gezmede yeni şeyler geliyordu aklıma.  Geçmişe dair bir tarihi olan ve ilçe yapılmaya layık görülmüş.  ilçe olma kararı alındıktan sonra hala bu halde kalması hakkında ne bir şey söyleyebilirim, ne de buna bilgim yeter.
Şehri ikinci defa dolaştıktan sonra; şehrin en gösterişli yapısı olan Çaybaşı Merkez Camii duruyordu karşımda. Vakit de tamam olduğundan orayı da ziyaret ettim.
Son durak olarak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün yolunu tuttum. Daha önce de tanışıklığım olan ve bir defa da ziyaret ettiğim İlçe Milli Eğitim Müdürü Aykut Fidan Beyefendiyi ziyaret ettim.   Ayrıca şahsen de tanıyordum. Beni yine yüzünden eksik olmayan tebessümü ile karşıladı. Sanırım ilçe adına yapılacak olan bir toplantı olduğundan İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Sayın Emre Cin Beyefendinin odasında bulunuyorlardı. 
Kısa süre içinde yani eskilerin “Bir teşşehhüd miktarı kadar” dediği bir zaman dilimi kadar kaldım orada. Daha ikram edilen çayı yudumlamamıştım ki Çaybaşı Öğretmenevi Müdürü Ahmet Ovalı Bey girdi içeri. Tanışıştık. Ben espri olsun diye “Beni evden bir süre uzaklaştırdılar. Temizlik yapılacakmış.    Müessesinizde yeriniz var mı?” diye sordum. Bana “Hocam ne zaman isterseniz geliniz. Erkekleri dışarıda mı bırakırız. Hatta sıkışırsan konum at ben seni alırım” demez mi? Belli ki nüktedan ve hoş sohbet biri.
Nihayet İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü binasından da ayrılıp Ünye'ye gitmeye karar vermeden önce Çaybaşı'na bir defa daha baktım.
Siz siz olun döneminize ait birkaç satır yazı yazınız. İleride çok lazım olacak.