Mayıs 2022'de Adana İmam Hatip Lisesi'nde düzenlenen pilav gününe gittim.
Olacak şey mi Samsun'dan Adana'ya pilav yemeye gitmek?
Neden olmasın! Kimisi Terme'den Tokat'a kebap yemeye, kimisi kahvaltısını melemenle yapmak için Samsun'dan Çakallı'ya gider. Ben de pilav yemek için Adana'yı tercih etmişim, çok mu?
Adana, gençliğimin geçtiği yer. Ortaokulu ve lisenin iki yılını Adana'da, Adana İmam Hatip Okulu'nda okudum. Pilav gününe gitmemin asıl sebebi bu.
Mayıs ayının ondokuzu. Hava sıcak. Zaten o mevsimde Adana sıcak olur. Gölgelik olsun diye yapılan tentelerin altı dolmuş. Programı takip etmek için gölgeli bir yer arıyorum. Bulamasam da gam değil; beni güneşten koruyacak şapkam var. Bu arada bir tanıdığa rastlamak, tanıdık olmasa bile oradakilerden birisi ile tanışıp sohbet etme isteğim de var.
Nihayet bir yer bulup oturdum. Bir yandan yanımdakilerle sohbet ederken, bir yandan da programı takip ediyorum. Bu sırada elindeki kitaplarla dolaşan ve isteyenlere elindeki kitaplardan veren birini gördüm. Bana da bir kitap uzattı. Kalınca bir kitaptı. Kapağındaki fotoğraftan biyografik bir esere benzettim. Alıp almamakta kararsız kaldım. Okumayacağım bir kitabı almanın manası yoktu. Kitabı uzatırken ne diye tanıttığını duymadım bile. Sonra kitabı almaya karar verdim.
Terme'ye gelince, kitaplığımın 'okunmamış kitaplar' bölümüne bıraktım. Kitabın kapağında “Mehmet Avşar: Hayatı, Sanatı ve Şiirleri” yazıyordu. Şimdiye kadar bu isimde bir şair duymamıştım.
Kitaplığıma bıraktığımdan beri bu kitabın üzerine en az beş kitap okumuşumdur. Fakat bir türlü bu kitaba sıra gelmiyordu. Okumazsan tabii ki gelmez! Nihayet her gün 3-5 sayfa okumaya karar verdim. Okudukça, herhangi bir şiir kitabı olmadığını anladım. Avşar'ın şiirlerinde ölçü var, ahenk var, mânâ var, derinlik var.
Şair Mehmet Avşar, 1941 Osmaniye doğumlu. 1962 yılında Adana İmam Hatip Okulu'ndan mezun olmuş. Yani şairimiz mezun olduktan iki sene sonra ben Adana İmam Hatip Okulu'na kaydolmuşum. 1966'da Konya Yüksek İslâm Enstitüsü'nü bitirmiş. Urfa, Osmaniye ve Adana'da öğretmenlik yapmış. 1975-1977 yılları arasında iki yıl Siirt Milli Eğitim Müdürlüğü görevinde bulunmuş.
Mehmet Avşar şiirlerinde; yaşadığı çevreyi, memleketin durumunu, tabiatı, Osmaniye'yi, yaylaları, pınarları, çiçekleri, hâsılı hemen her şeyi konu edinmiş.
Bir dörtlük, şairi anlatmaya yetmez ise de onun 'Pınar' isimli şiirinden bir örnek verelim:
“Issız yamaçlarda bir garip gibi/Bahara hasret mi çekersin pınar?
Gün olur köpüklü karlı suları/Döker, taştan taşa sekersin pınar.”
Avşar; inancını ve imanını da satırlarına yansıtmıştır:
“Her şey O'ndan, her şey O'nun/ Zannetme ki şunun bunun,
Avşaroğlu senin sonun / Var mı dersen? Allah derim.”
Onun şiirlerinde Köroğlu'nun kahramanlıklarını, Karacaoğlan'ın güzellemelerini ve Yunus'un sevgi anlayışını bir arada bulabilirsiniz. Tayyip Atmaca'nın, “Mehmet Avşar; bana göre Karacaoğlan ve Dadaloğlu'ndan sonra Çukurova'nın en büyük şairidir” sözü, sanırım onun kalitesini anlatmaya yeter.
Birkaç satırla Mehmet Avşar'ı, birkaç beyitle onun şiir kalitesini anlatmak mümkün değildir. Lâkin şiirden anlayanlar sadece bir dörtlüğü okunduğunda şairi hakkında bir fikre sahip olabiliyor.
Bilgi Gazetesi'nden arkadaşımız Zeki Ordu, sadece bir köşe yazarı değil aynı zamanda beğendiğim ve takdir ettiğim yetenekli bir şairdir. Bir telefon görüşmesi sırasında Avşar'ın kitabı önümdeydi. Telefonda kendisine Mehmet Avşar'ın şiirlerinden bir dörtlük ve bir beşlik okudum. Beşliği okur okumaz Zeki Bey, “Bu bir şair!” dedi. Halbuki şairin ne adını söylemiştim, ne de Zeki Bey onun kitabını görmüştü. “Şairin, bu işi bildiği ve şiirde mahir olduğu kafiyelerinden bile belli oluyor” dedi. Eee, ne diyelim! şairin halinden en iyi şairler anlar.
Ben beğendim, şiirseverlere ve ilgilenenlere tavsiye ederim.
* * *
01 Ocak Çarşamba günü yeni bir yıl başlıyor; 2025 Milâdî yılı. Bu yeni yılın şahsımız, ailemiz, milletimiz ve insanlık için hayırlı olmasını diliyorum.