Bugün, 12 Mart 2025 Çarşamba

B.Rahmi ÖZEN


MEKKE SESLENİYOR

MEKKE SESLENİYOR


 Kitaplarda, sohbetlerde tâ'zimle anlatılan hayatlarla ilgili hatıralar her yanda gönlü huzur iklimine doğru çekiyor sizi. Şimdi size düşen, bu şefaat ve merhamet ikliminden ruhunuzca nasiplenmeniz…
Ravza'nın önünden geçen Mü'minler, ezelden ebede doğru akan bir nehir gibi. İlham veriyor, coşku veriyor o mistik görüntü. 
Her inleyiş, kırık dökük bir yanı tamir etmek içindir sanıyorsunuz. Lakin onu ancak Rabbimizin bilgisine bırakıyorsunuz. Ruh ve gönül marazlarını tedavi etmek için açılan ellerin ayalarındaki dünya büyüklüğündeki yalvarışa siz de katılıyorsunuz. 'Eksiklerimi tamamla, Rabbim!' diyorsunuz. 
Efendimin Ravza'sına yaklaştıkça, yürek atışlarınız değişiyor. Hele hele selam verirken; 'Sultanlar sultanın huzurundayım, Rabbim!  Efendime selam verme lütfunda bulundurduğun için sana sonsuz şükürler!' diyorsunuz.
 Efendim buyuruyor;
'Bir kimse bana selâm verince, Allah bana ruhumu iade eder, ben de o kimsenin selâmına karşılık veririm.'  diyen inci taneleri dizinindeki sözleri aklınıza geliyor. O an, heyecandan heyecana bürünüyorsunuz. 'Allah'ın selâmı üzerine olsun ey Allah'ın Resûlü, Allah'ın selâmı üzerine olsun ey Rahmet Peygamberi, Allah'ın selâmı üzerine olsun ey Ümmetin Şefaatçisi!' diye nida ediyorsunuz. Bu, sizin için dünyanın en güzel selamlaşması oluyor.
Efendimiz, yine buyuruyorlar:
'Kim kabrimi ziyaret ederse ona şefaatim vacip olur.'
'Ey Allah'ım! Peygamberini benim hakkımda cehennem ateşinden, azaptan ve kötü hesaptan korunma vesilesi kıl. Beni O'nun şefaatinden mahrum bırakma!' diye yalvarıp yakarışa geçiyorsunuz.
Bir adım sonra sadık Dostu Hz. Ebubekir'in [r.a.] başı hizasındasınız. Allah'ın selâmı üzerine olsun, ey Allah Resûlü'nün mağara arkadaşı, ey O'nun sırlarının güvenilir kişisi. O'na da bir gönül dolusu selâm ve tâ'zimde bulunuyorsunuz. İşte Ömerü'l-Faruk efendimiz!  'Allah'ın selâmı üzerine olsun, ey müminlerin emiri! Ey cesaret örneği!' deyip O'na da gönlünüzdekileri fısıldıyorsunuz. 
Veda anındasınız.
Şimdi günlerdir kaçıncısını yaptığınız ziyaretlerin sonuncusundasınız. Zaman akıp gidiyor, onunla birlikte siz de akıyorsunuz.  Zaman, veda zamanı... Artık, yürek acıtan gerçekle yüz yüzesiniz. 'Firak, ah firak!', diye özünüzü akıtıyor, inliyorsunuz.
Kırk namaz vakti geçiriyorsunuz Ravza'nın çevresinde. Kur'ân, dua, gece namazları, gönül yeşerten ziyaretler… Hepsi geride kalıyor. Baştan aşağı yıkanıyor ve yenileniyorsunuz. Siz, eski siz olarak kalmışsanız gayri yazık…
Göklerin çağrısını gönül topraklarına rahmet olarak çekecek bir kulluk yordamı edinebilmişseniz mutluluklar size. Çok büyük saadete ulaştınız, Rabbimin izniyle.
Zamanınız doldu. 
Mekke sesleniyor sizlere. Kutlu nebinin doğduğu şehir... Şehirlerin ilki ve anası… Ayrılık anı geldi çattı. Ve siz, şimdi yeni bir iştiyakla yakarışa başlıyorsunuz: 
Allah'ım, Mekke ufuklarına doğru yol alacağımız şu vakitlerde bu veda burukluğunu, ayrılık hüznünü şefaate ve rahmet sevincine çevir. Ya Rabbi, uzak beldelerden Habib'inin yurduna geldik, O'nun hatıralarıyla, tanıştık. O'nu bize şefaatçi kıl! O'nu bize şefaatçi kıl! O'nu bize şefaatçi kıl, yüce Rabb'im!