Nazmi KILIÇ

Tarih: 12.12.2024 09:56

MEVLANA CELALETTİN RUMİ

Facebook Twitter Linked-in

 Yüreği ilahi aşkla kor gibi yanan büyük şair, düşünür ve düşünce adamı kimliği ile bütün dünyaca tanınan alim Mevlana Celalettin Rumi'nin ölüm yıldönümü haftası içindeyiz. Her zamanımıza ışık tutan engin hoşgörü sahibi gönül adamını hatırlamamak mümkün mü? 
Mevlana'nın asıl adı Muhammed Celaleddin'dir. Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi O'na daha pek genç yaşta Konya'da ders okutmaya başladığında verilir. Bu ismi, Semseddin-i Tebrizi ve Sultan Veled'den itibaren Mevlana'yı sevenler kullanmış, adeta adı yerine sembol olmuştur. Rumi, Anadolu demektir.  Mevlana'nın, Rumi diye anılması, geçmiş yıllarda Diyar-i Rum denilen Anadolu ülkesinin vilayeti olan Konya'da oturması, ömrünün büyük bir kısmının orada geçmesi ve nihayet türbesinin orada olmasındandır.
Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" unvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.  Sultânü'l-Ulema Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır.  Sultânü'l-Ulema 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı. Sultân'ül-Ulema'nın Belh'ten ayrıldıktan sonra ilk durağı Nişâbur olmuştur.  Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. 
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebriz'i ile karşılaştı. Mevlâna Şems'te "mutlak kemalin varlığını" cemalinde de "Rabbin nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri fazla uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi.  Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebriz'inin yerini doldurmaya çalıştılar. 
Hayatını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadreddin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı. 
Mevlâna ölümü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Aruz" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu. "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir." 
Mevlana yine bir sözünde; “Ben yaşadıkça Kuran'ın bendesiyim. Ben Hz. Muhammed'( SAS) in ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikâyetçiyim” demiştir. 
İçinde bulunduğumuz zamanda onun engin hoşgörüsüne ve fikirlerine her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Onun bu sözüne binaen ölümü arkasından hala hatırlanan alim Mevlana'yı rahmetle anıyorum. Onun yaymaya çalıştığı hoşgörü ikliminin ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Sağlıcakla kalın.
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —