Bugün, 5 Ocak 2025 Pazar

Nazmi KILIÇ


MEVLANAYI ANLAMAK ( 3 )

MEVLANAYI ANLAMAK ( 3 )


 “Şefkat ve Merhamette Güneş Gibi Ol.” Mevlana'nın bir diğer öğüdü ise şefkat ve merhametli olmaktır. Psikologlar bebeklerin doğdukları andan itibaren kucağa alınmaya karşılık vermeleri, başkalarını okşama yetisini kazanır kazanmaz sevgisini dile getirmeleri nedeniyle, doğuştan geldiğini kabul etmektedir. Soğuk davranışa maruz kalan çocuklar genellikle mutsuzluk ve acı çekme belirtileri gösterirler. Ayrıca sevgi yetersizliği ile büyüyen çocuk aşağılık duygusuna kapılır. Kendine güveni olmaz. Başkasının yönlendirmesiyle hareket eder.  Arkadaşlarının ve çevresindeki kişilerin sevgisini kazanabilmek için her davranışı yapmaya hazırdır. İçedönüklük, saldırganlık gibi olumsuz davranış gösterir. Özellikle biz öğretmenler bu hususa dikkat etmesi gerekir. 
Şefkat ve merhamet, insanlara karşı sevgi beslemekten geçer. Sevgi ise Mevlana düşüncesinin merkezidir. Mevlana'nın sevgisi evrenseldir, ırk, din, dil ayrımı yapmadan tüm insanları kapsar. Mevlana'nın düşüncesinin hala güncelliğini koruyor olmasının bir sebebi de, boyutları gezegenler ötesine ulaşan bir insanlık sevgisinden kaynaklanır. Sevgi tek başına yeterli değildir. Sevginin yanında insanlar birbirine saygı da göstermelidir. İnsanlar birbirlerini severse her zaman diğerlerine yardım etmek ister. Bu sayede birinin bir sıkıntısı olduğu zaman bütün toplum o kişiye yardım eder. O kişinin acısını paylaşır ve sıkıntısını azaltır.
Saygı ve sevginin bir arada bulunduğu toplumlar uzun ömürlü olur, hiçbir zaman kargaşa içine düşmez. O toplumda saygı ve sevgi ne zaman kaybolur ise o toplum çöker. Saygıyı ve sevgiyi insanlar çocuk yaşta öğrenir. Büyüdükçe de geliştirir. Bu yüzden çocukların eğitimi ailede başlar. Ailede bir çocuğa insanlara karşı sevgi duyması öğretildiyse bu çocuk hayatı boyunca insanlara sevgiyle ve saygılı davranır. Ailede çocuğa iyi bir eğitim verilmediyse bu çocuk hiçbir zaman insanlara sevgi duyamaz.  
Ayrıca çocuk annesinden, babasından yakın ve uzak çevresinden ilgi, sevgi bekler. Karşılık bulursa onlara duyduğu güven artar, bulamazsa azalır. İnsanlar birbirlerine sevgi ve saygı duyarsa birbirlerinin hakkını da gözetir. Bu insanların birbirleriyle uyum içinde yaşamasını sağlar. O toplum gelişir, ilerler.  Ayrıca sevgi önem vermeyi gerektirir. Biz karşımızdakine önem verirsek, karşımızdaki de bize önem verir.
“Başkalarının Kusurlarını Örtmede Gece Gibi Ol.” Mevlana'nın yüzyıllar ötesinden günümüze ulaşan çok değerli öğütlerinden bir diğeri başkalarının kusurlarını araştırmamaktır. Başkalarının kusurlarını araştıran, kendisini başkalarına odaklayan kimse kendi hata ve kusurunu göremez. Kusurların örtülmesi çeşitli açılardan olmaktadır. Bize kötülük yapmış olan insanın bu kötü davranışı karşısında ona karşı iyi davranmak suretiyle onun bu kusurunu örtmek şeklinde olabileceği gibi, bir kişinin yanlışını ifşa ederek onu toplum içinde küçük düşürmekten sakınmak şeklinde de olmaktadır. Gerçekte bize haksızlık etmiş, yanlış yapmış, bizi üzmüş, ezmiş ve bir insanı affetmek, onun hata ve kusurlarını görmemezlikten gelmek insana çok ağır gelen bir yüktür. Ama güzel huyların en asaletli olanlarındandır. Çünkü iyilikle, kötülük bir olmaz. Kötülüğü iyilikle karşılayacağız ki, aramızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost olsun.
Lincoln'e: “Düşmanlarına niçin bu kadar iyilikte bulunuyor, elinde imkan varken onları yok etmiyorsun?” dediklerinde, “Ben onlara iyi davranarak, onlarla güzel geçinerek zaten onları yok etmiş olmuyor muyum?” der. İnsanların kusurları yüzlerine vurulduğu zaman, kendilerini savunmaya geçecekleri için onların hatalarını görmelerini engellenir. Fakat bize karşı göstermiş olduğu kötülük karşısında, iyilikle karşılık verildiğinde onun bu kötü davranışını fark etmesine, kendisini düzeltmesine daha çok katkı sağlanır ve böylece hem kendisine hem de başkalarına zarar vermesi önlenir. Herkesin zaafiyeti, hoş olmayan yönleri olabilir. Fakat bazı kimseler kendilerini bırakıp, başkalarının kusurlarını, zaaflarını, eksiklerini araştırıp onların dedikodusunu yapmayı adeta kendilerine meslek edinmişlerdir. Dedikodu, gerçek olup olmadığı bilinmeden başkalarına kara çalmak, insanları kötülemek, kınamak, suçlamak amacıyla yapılan konuşmalar olup, sözlü saldırının günlük yaşantıda yer alan en etkin ve yaygın biçimidir.
Başkalarının kusurlarını ortaya koymanın bir başka nedeni de bir kimsenin iyi durumda olmasını istememek olan kıskançlıktır. Kişi bir özelliğinden dolayı kıskandığı diğer kişinin eksik ve kusurlarını ortaya koyarak adeta ondan intikam almayı düşünebilir.
                                           ( DEVAMI HAFTAYA )