Zeki ORDU

Tarih: 15.08.2022 08:39

MİHRİBAN’IN GÜLÜŞÜ

Facebook Twitter Linked-in

Şiir vardır, yazıldığından daha çok şey anlatır…

Şiir vardır, gönülden geçeni anlatır…

Şiir vardır, hissettirmediğini hissettirir sana…

Şiir vardır, düşünmediğini düşündürür…

 

Bu yazıda ikişer mısra üzerinde duracağım. Bu iki mısra iki büyük sanatçıya ait. Biri Neşet Ertaş, diğeri Abdurrahim Karakoç.

Şiirler hisler ile birlikte sesleri de bünyesinde bulundurur. Bazen benzetmeler mübalağalı olabilir. Bu şiirin tabiatında vardır. Okuyucu bunu anlar. Hele hele şiir okuyucusu hemen anlar.

Şiirde söylenenle, söylenmek istenilen şey farklıdır. Siz eskilerin tabiriyle kast-ı mahsusayı anlamalısınız.  Aksi takdirde mantığı zorlayan ifadeler çıkar karşımıza.

Türkçe derslerinde “somut ve soyut” kavramlar işlenirken bazı misaller verilir. Ekmek somut bir kavramdır çünkü görülür, tutulur, koklanır, parçalara ayrılabilir. Sevmek, kızmak, hayal gibi şeyleri sadece kelimelerle izaha kalkışırsınız ki tam olarak başaramazsınız.

Peki, somut bir şeyle soyut bir şey yan yana gelebilir mi?  İşte size iki ustadan ikişer mısra:

Önce Karakoç’tan yazalım. Meşhur Mihriban şiirinde olan iki mısraı ele alamım.

Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban

 

Şimdi burada şaire, “gönül saça nasıl bağlanır” diye sorsak nasıl cevap verir? Hiç gönül saça bağlanır mı? Burada gönül, soyut bir kavram. Saç ise somut. Nasıl olacak bu iş?

Gir gönlü saça bağlamak ve bir da çözülememesi…

Bunu ancak bir şair söyleyebilir. Şerhini de Türkçe ve Dil Anlatım hocaları yapsın artık.

Şayet Karakoç’un diğer şiirlerini görmesek, hatta Mihriban şiirini baştan sona dikkatlice okuduğumuzda  şairin öyle kolayca söylediği sözler değil bunlar. Çünkü şair aynı şiirde; “her nesnenin bir bitimi var” diyor. “Kar koysam kül olur aşkın külüne” diyor. “Lambada titreyen alev üşüyor” diyor. “Aşk kâğıda yazılmıyor” diyor.

Diyor da diyor.

O zaman gönlün saça bağlanmasındaki esrarı bizim anlamamız gerek.

Gelelim diğer ustaya.

Bu usta tam bir saz ustası ve gönül insanı.

O da “Gülüşün gülden güzel” adlı türküsünün bir yerinde;

“Canım asıldı kaldı

Zülfün telinden güzel” diyor.

 

Zaten diğerine kafa yoruyorduk, şimdi de bu çıktı başımıza.

 

Nasıl zülfün (saçın) teline “can” asılır?

 

Can gibi kelime olarak soyut bir kavramın saç teline asılması…

 

Karakoç saça “gönül” bağlıyor; Neşet Ertaş ise saça “can” bağlıyor.

 

Bu şair milleti tuhaf yani. Aklımızı zorluyor. Zorluyor zorlamasına ama ruhumuzu da okşuyor.

 

İster “Canım asıldı kaldı/ Zülfün telinden güzel” de; ister “sarı saçlarını deli gönlüme/ Bağlamışlar çözülmüyor” de.  Nerden baksan aynı kapıya çıkıyor.

 

Yani; gönül kapısına…

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —