Bazı sözlerin hayatımıza girmesi ne kadar güzelse, hayatımızdan çıkması da o kadar elem verici. Kâh yerel, kâh umumi olsun kültür tarihimiz güneş gibi parlayan sözlere sahipken; zaman içerisinde karanlığa gömülüp kaybolup gitmekte.
İşte onlardan biri de “Ma'nâ-yı bedîhî görünen gün gibidir” sözüdür. Aslında bu bir sözden öte bir mısra olup zaman içinde halkın beğenmesiyle umumi bir söze dönüşmüş. Yazının devamında bu mısraın geçtiği beyti yazacağım.
Önce söz hakkında birkaç kelam edelim.
Mânâ kelimesini biliyoruz. Günümüz lisanıyla “anlam” diye karşılık bulmuş. Her ne kadar “mânâ” kelimesinin karşılığı yani “Sonraki Türkçesi” elli yıllık olsa da kelimenin aslı asırlardır biliniyor. Tabii durup dururken niye değiştirildi bilmiyorum. Ha bana “mânâ” kelimesi anlaşılmıyor diyecek olan olursa, değişmeden önce anlaşılıyordu. Ancak şimdiki nesil anlamıyor. Kısaca önce unutturdular sonra yenisini buldular. Her neyse. Bu bahsi diğer…
Bedîhî kelimesinin sözlüklerdeki izahı şöyle: Aşikâr. İspat gerekmeyecek kadar açık. Belli. Bu durumda “ma'nâ-yı bedîhî görünen gün gibidir” sözüne gelecek olursak; izahata lüzum olmayan kelimeler görünen gün gibidir, yani herkes tarafından bilinir, anlaşılır…
Sözü anlaşılır söylemek lazım yani.
Bu sözün menşei ise “Ârif” adlı bir şaire ait. Ârif'in kurduğu beyit şöyle:
İşbu ma'nâ-yı bedîhî görünen gün gibidir
Ömr bin yıl dahi olsa yine bir gün gibidir
Tabii bunu günümüz lisanına tercüme etmek lazım. Aşağı yukarı şöyle:
"Güneş gibi parlayan bir mânâyı size söyleyeyim mi?
Ömür bin yıl da olsa bir gün kadar kısadır"
…
Bakalım bundan sonra hayatımıza hangi sözler girecek, hangi sözler bizi terk edecek?
Hayatımızdan çıkan her söz gönül ve kültür tarihimizden silinmiş birer kıymet hükmünde olup yıllar sonra biri veya birileri bunları yeniden hatırlatırsa işi zor. Çünkü her nesil kendi neslinin dili ve anlayışı ile yetişir.
Gel de “görünen gün”ü izaha kalk… Size “Gözün gördüğü şeyler işte” derlerse şaşırmayınız.
Her neyse. Bu yazımızı da burada noktalayalım. Az kelime ile anlatılanlar, çok kelime ile tahrip olur. Her şeyi kararında bırakmak lazım.
Biz kimiz k “Ma'nâ-yı bedîhî” hükmünde söz söyleyelim… Her şeyin fazlası “Lâf-ı güzâf” hükmünde olur…