Hayatımızın her aşamasında her zaman bir şeylerle mücadele ederiz. Mücadelenin olmadığı bir zaman ve mekan yoktur. Bütün canlılar hayatta kalabilmek için bir şeylerle mücadele etmek zorundadır.
Her canlının mücadele alanı ya da imtihanı farklıdır. Kimi yoklukla savaşır kimi varlıkla, kiminin imtihanı evlatlarıdır kiminin ise yaşadığı coğrafya, kimi düşmanla savaşır kimi dost bildiği düşmanla.
Gerçek şu ki mücadele bu dünyada insanların varlık sebebidir. Mücadeleyi bırakan insan ya doğmamıştır ya da ölmüştür. Zira anne karnında doğmayı bekleyen bebeğin bile dünyaya gelebilmek için belli bir mücadelesi vardır.
Bir fidan bile yaşayabilmek, kök salabilmek için toprakla mücadele eder.
Bir zorluğu yendiğiniz anda ya da bir sınavı kazandığınız anda mücadeleniz bitmiş ve rahata ermiş sayılmazsınız. Ardından yeni savaşlar başlar, yeni mücadeleler gelir.
Her savaşı aynı yöntem ve taktikle kazanamazsınız. Zamana ve şartlara göre kendinizi geliştirmeli ve yenilemelisiniz.
Mücadeleden kaçıp bir dağ başına yerleşen insan gerçekten huzura ermiş midir? Artık bacak bacak üstüne atıp rahatça çayını yudumlayabilir mi? Hayır! İnsanın olmadığı yerde mücadele ruhunu kaybetmiş bir insan, insan olma özelliğini yitirmiştir; zira belli bir zaman sonra kendi kendisiyle mücadele etmeye başlar ve bu, en zor savaştır. Bu savaşta galip gelmek gerçek savaş meydanlarda kılıç sallamaktan çok daha zordur.
Bazen elinizden geleni yaptığınız halde mücadeleyi kazanamazsınız. Olsun, bu sizi üzmesin; çünkü siz gerekeni yapmış sayılırsınız. Ondan sonrasına kader deyip geçin, takılmayın.
Hayat bir ahtapot gibidir. Boğazınıza dolanan bütün kolları bir anda kesip atamazsınız. Birini kesseniz başka bir kol size sarmaya devam edecektir.
Mücadeleden kaçan insanlar önce kendi kimliklerini kaybeder, peşinden başka kayıplar gelir: vatan, toprak, aile, mal mülk… Kaybedilen her şey kolay kolay geri kazanılmaz.
Üstümüze gelen zorluklar kartopu gibidir. O, üstünüze geldikçe siz kaçarsanız en sonunda kocaman bir çığ parçası olup sizi altına alır. Ama o, daha büyümeden siz karşısında dimdik durursanız onu kolaylıkla yok edebilirsiniz.
Bu dünyada dört dörtlük bir huzur bekleyen insan büyük bir yanılgı içindedir. Zira öyle bir şey mümkün değildir. Akarsuyun taşacağı bütün yolları kapatsanız bile bir yerlerden mutlaka sızıverecektir.
Kendi derdiniz olmasa bile insan eşinin dostunun, kardeşinin dertleriyle ilgilenmek zorundadır ya da insanlığın derdine duyarsız kalamaz. Daha geniş bir ifadeyle Allah'ın yarattığı bütün canlıların derdi bizim derdimizdir.
Herkesin mücadele yolu aynı değildir. İnsanın gücü, yetenekleri, mesleği, ait olduğu çevre mücadele yolunu belirler. Mücadelede başarılı olmanın yolu bilinçli bir şekilde mücadele etmektir.
Tarihe baktığımızda varlığını uzun süre devam ettirmiş devletlerin ve kişilerin en önemli özelliğinin mücadele ruhuna sahip olduğunu görüyoruz. Mücadeleyi bırakıp başkalarının gölgesinde huzur ve mutluluk arayanlar kısa sürede tarih sahnesinden yok olup gitmişlerdir; Zira sığındıkları o gölgeler zamanla yok olur ve onlar açıkta yapayalnız kalır.