Selim EROĞLU

Tarih: 28.02.2023 09:03

MÜDÜR BEY’E VEDA

Facebook Twitter Linked-in

Öğretmenlik hayatımda, bu zamana kadar on bir müdürle çalıştım. Hepsinin de değişik değişik özellikleri vardı. Beraber görev yaptığım on müdür, Allah uzun ömürler versin, halen hayatta. İçlerinden sadece biri rahmetli oldu, o da Bekir Mavi. Sadece ikisi ben varken bir başka okula naklen gitti. Şimdiki müdürüm İzzet Acarel’in özelliği başka. O, 2 Mart itibariyle yaş haddinden emekli olmak zorunda kalıyor. Şayet böyle bir zorunluluk olmasaydı başarılı bir şekilde görevine devam edeceğine inanıyordum.

Müdürümüz okulumuza yaklaşık dört yıl önce geldi. Geldikten kısa bir zaman sonra pandemi patlak verdi. Giderken de asrın felaketi deprem zuhur etti. Yani Müdür Bey’in bizim okul açısından evveli ‘pandemi’ye, ahiri ‘deprem’e denk geldi diyebiliriz.

Müdür Bey’le ilk tanıştığımızda birçok ortak yönümüzün olduğunu anladım. Benim Isparta’dan ilk müdürüm rahmetli Bekir Mavi, Müdür Bey’in de Ladik Anadolu Öğretmen Lisesi’nden müdür muaviniymiş. Bunun dışında Müdür Bey’in bir erkek, bir kız olmak üzere iki evladı vardı ve ikisi de Terme’den evliydi. Ayrıca Müdür Bey’in branşı edebiyattı, okuma ve yazmayı da çok seviyordu.

Zamanla bu ortak özellikler üzerine dört yılda çok şeyler inşa ettik. Müdür Bey’in, Tülay Başaran’a tayini çıktığında, ailesi çok ısrar etmiş: “Artık emekli ol, bize vakit ayır, ihtiyacın da yok’’ diye. Emeklilik dilekçesini yazmasına rağmen bir türlü eli varmamış vermeye. Meslek aşkı, ailesi istemese de, devam yönünde olmuş. İyi ki de olmuş. İzzet Acarel gibi değerli bir insanı tanınma fırsatımız oldu hep beraber.

Müdür Bey’le hiçbir zaman amir-memur ilişkimiz olmadı. O görevini yaptı biz de görevimizi yaptık. Böyle olunca, yani herkes haddini bilince hiçbir problem yaşamadık.

Gelir gelmez, geçmişi kötülemeden ve kimseyi de doğrudan eleştirmeden, okula damgasını vurdu. Bir defa fiziki şartları iyileştirdi. Öğretmenler odalarını baştan sona yeniledi. Bizim göremediğimiz fazlalıkları ortadan kaldırdı. Birçok yeri haritalarla, görsellerle donattı. Konferans salonunu baştan sona yeniledi. Tam bir sosyal ve kültürel mekân haline getirdi. Burasını tam manasıyla öğrencilerin ve öğretmenlerin hizmetine sundu.

Eğitimin dört duvardan ibaret olmadığına inanıyordu. Bu anlayışını, birçok uygulamasıyla da ortaya koydu. İçinde yaşadığı şehri en ince ayrıntısına kadar her yönüyle tanıyor ve biliyordu. Bu ona büyük avantaj sağlıyordu. Başta Ladik-Akdağ’a, Kocadağ’a, Tekkeköy Mağaralarına, Ayvacık’a, Alaçam’a, Sinop’a, Amasya’ya öğretmen-öğrenci gezileri düzenledik.

Müdür Bey, kurumlarda, kurumsal kimlikten ve devamlılıktan yanaydı. Mazi-hal-istikbal üçgeninin mutlaka sağlanması gerektiğini söylüyordu. Bunun için okulu canlı bir müze haline getirmek için var gücüyle çalıştı. Yapılan her faaliyetin, gezinin, etkinliğin fotoğraflarını çerçeveletip duvarlara astı. İstedi ki, bu okulda okuyan, bu okula gelen herkes kendinden bir şeyler bulsun.

Okulu, barış ve huzur içerisinde yönetmeyi başardı. Kimseye ideolojik yaklaşmadı. Nezaket içerisinde, liyakat ve ehliyete öncelik vardı. Çalışanı takdir etmeyi severdi, hem de belgeli. Boş vermişliği olmadı, yılların tecrübesine dayanarak çalışanla çalışmayanı ayırt etmesini bildi.

Bildiği konularda konuşmayı aşk derecesinde severdi. Bunu yaparken muhatabına, kim olursa olsun değer verir, kalp kırmaktan, kul hakkına girmekten imtina ederdi. Birçok kere “ne olur sakın beni yanlış anlamayasın” diye konuşmaya başladığına ben şahidim.

İstişareye ve ortak akla önem verirdi. Ne yapılacaksa bütün öğretmenlerin rızasını almaya özen gösterdi. “Başarı (Tülay) Başaran’da” spot cümlesi böyle bir anlayışın tezahürü olarak ortaya çıktı. Bu ibare bile, Müdür Bey’den okula miras kalsa yeter.

Her kişi gibi Müdür Bey’in de hataları olmuştur, olacaktır da. Amacımız hataları ortaya koymak değil, iyilikleri, güzellikleri ortaya koyarak hayırda yarışmak.

Biz millet olarak, insanlarımızın hayattayken de kıymetini bilmek zorundayız. Öldükten sonra herkes muhterem. İnsanımızı yaşarken yaşatmalıyız.

Şüphesiz yazacak daha çok şey var. Lakin bana ayrılan yer bu kadar.

Yaş haddinden emekliliğe ayrılmak zorunda kalan Müdürümüz İzzet Acarel’e bundan sonraki hayatında sevdikleriyle birlikte sağlıklı ve huzurlu bir ömür temenni ediyorum.

Kendisini unutmayacağız. Kapımız her daim kendisine açık olacak.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —