Bugün, 12 Aralık 2024 Perşembe

Zeki ORDU


MUSTAFA YILMAZ VE BOYABAT'A DAİR

MUSTAFA YILMAZ VE BOYABAT'A DAİR


 Bazen kendi kendime kaldığım zamanlar geçmişe doğru seyahat ediyorum. Haliyle bu seyahat hayali oluyor. Geçmiş ancak yâd edilir. Yaşanmıştır çünkü…
Hafıza hatıradır bir yerde. İnsan bazen yaşadıklarını hatırlar. Bu hatıralar arasında üzüntülü ve neşeli zamanlar yaşanmıştır. 
Geçmiş herkes için nihayete ermiş bir zaman dilimi değildir. Hatıralar insan muhayyilesinde öyle bir yer alır ki hafıza kaybı olmadığı sürece hayatınız boyu sizinle olur.
Şair “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” demiş. Hakikaten bazı hayaller hüzün ile neşe arasında bir hisse kapılmamıza sebep olabiliyor.
Daha önce de bahsetmiştim yolumun Sinop'un Boyabat ilçesine düştüğünü.  Boyabat öyle sıradan bir ilçe de değildir. Tarihin bir aynasıdır halâ. Her ne kadar zaman denilen o sihirli mefhum sinesine dokunsa da “Ben buradayım” diyor.
Boyabat'a ikinci defa gittiğimde, yol kenarında üç kız öğrenci sohbet ediyorlardı. Üzerindeki kıyafetlerinden belliydi öğrenci oldukları. Lise son sınıftalarmış. Onlara “Ak Mescit nerede?” diye sorduğumda “bilmiyoruz” dediler.  Hâlbuki Ak Mescit Taş Camii 1190 yılında inşa edilmiş ve daha Osmanlı'nın kurulmasına 111 sene vardı. 
Ben şaşkın vaziyette etrafta dolaşırken, karşıdan bir beyefendi geliyordu. Emekli öğretmen olduğumu, Ordu'dan geldiğimi ve Boyabat'a da uğrayıp geçerken burada bulunan Ak Mescit Taş Camii'n nerede olduğunu da öğrenmek istediğimi söyledim. Tesadüf bu ya sorduğum kişi de emekli öğretmenmiş. 
Adının Mustafa Yılmaz olduğunu söyleyen meslektaşım hazır buraya kadar gelmişken sınırlı süre içinde bana şehri gezdirdi. Kısa ve net bilgiler verdi.  Bir yandan etrafı geziyor bir yandan sohbet ediyorduk. 
Mustafa Yılmaz ile tanışalı iki yıldan fazla oldu. Ara sıra telefonla konuşsak da dünya gailesi ile sık görüşme fırsatımız olmuyordu. Ancak bir vefa örneği olarak bu yazıyı da yazıp onu yâd etmek istedim.  Bugün var, yarın yokuz. Geriye yazı ile de olsa bir kayıt daha kalsın istedim.
Bu arada Boyabat gibi bir ilçede öğretmenevi halâ daha konaklama hizmeti verememesi Boyabat'ın suçu değil. Mekânlar yaşamak ve hizmet görmek için vardır. Sinop'un en büyük ilçesi olan Boyabat'ın bazı hizmetlerden mahrum kalması hiç de münasip değil…
Mustafa Yılmaz Hocam ile iki emekli öğretmen olarak şehrin bazı tarihi yerlerini gezdik. Küçük bir arastada çay içtik. Bir esnafın bize fıstık ikram etmesi üzerine bir yazı yazmıştım. Şimdi tekrara girmek istemiyorum.
Mustafa Yılmaz Beyefendi bazı sosyal medyada bazı paylaşımlarımı da görüyor. Ben de ismini okuyunca o günlere gidiyorum. 
Boyabat'a tekrar gitmek isterim ama konaklama problemi bu fikrimden beni uzaklaştırıyor.  Sadece Karadeniz'de 141 ilçe dolaşmış biri olarak Boyabat gibi bir ilçeyi turizme kazandırmamak bana tuhaf geliyor. Ülkemiz her yönüyle güzel. Güzel olmasına güzel de bu güzelliği görüp başkalarına tanıtmak daha güzel olacaktı.
Biz en az dört saat tutan ve ikamet ettiğim yere 280 km olan bir yeri kendi imkânlarımızla görüp, hiçbir karşılık beklemeden tanıtmak isterken bazı fiziki müşkülatların vaziyeti zora sokmasının izahı mümkün değil.
Her neyse. Biz Mustafa Yılmaz Hocamıza sağlıklı ve huzurlu bir ömür dileyerek yazımıza son verelim. Kısmetse yolumuz yine düşer belki. 
Dünya küçük bir yer. Olur mu olur…
Başta Mustafa Öztürk olmak üzere bütün Boyabatlılara en kalbi muhabbetlerimi sunarım.