Bugün, 18 Eylül 2024 Çarşamba

Selim EROĞLU


NARİNLERİ YAKANLARI NÂRINLA YAK ALLAH'IM

NARİNLERİ YAKANLARI NÂRINLA YAK ALLAH'IM


 “Ölen Narin değildi, ölen bizim insanlığımızdı, bizim vicdanımızdı”. Böyle diyordu Narin'in cenazesi kıldıran imam.
   Memleketimizin güzide bir bölgesinde hunharca bir cinayet işlendi. Cinayet ustaca saklandı. Günlerce Narin'den bir iz bulabilir miyiz diye arama faaliyetleri yürütüldü. Bir umuttu işte. Belki ölmemiştir, öldürülmemiştir diye hep umudumuzu diri tuttuk. Ne yazık ki tam 19 gün sonra Narin'in cansız bedeni bir derenin içinde kamufle edilmiş halde bulundu.
   Narin, daha 8 yaşındaydı. Okula gideceği gün kara toprağa gark oldu. Narin, günahsızdı, masumdu, yüzünden tebessüm eksik olmuyordu. Hayat doluydu, hayalleri vardı. Arkadaş canlısıydı. Çevresine umut saçıyordu. Bu kirlenmiş dünyaya temiz bakıyordu. Dünyanın kirlendiğinden haberi yoktu. Belli ki tüm dünyayı kendisi gibi temiz zannediyordu. Oysa dünya kirleneli çok olmuştu. Dünyayı kirletenler dünyalık insanlardı. Hayatı sadece bu dünyadan ibaret sanan dünyalık yaratıklar dünyamızı yaşanmaz hale getirmişlerdi. Ölen çocuklar, onlar için sadece rakamlardan ibaretti. Bunlar,  şimdi timsah gözyaşları döküyor. Yıllardır Gazze'de, Filistin'de binlerce masum çocuk katlediliyor, bunların kılı bile kımıldamıyor. Kendilerinin burunları kanasa dünyayı ayağa kaldırıyorlar, kıyameti koparıyorlar.
   “İnsan, acı duyabiliyorsa canlıdır, başkasının acısını duyabiliyorsa insandır” demiş Tolstoy.
   Ölüler acı duymaz, diriler acı duyar. Acı duymak insan olmanın değil, canlı olmanın alametidir. İnsan olmanın alameti başkasının da acısını duyabilmektir.
   Hangimiz duymadık ki Narin'in acısını?
   Demek ki insanlığımızı henüz kaybetmemişiz. Narin, vicdanımızı kanattı, yüreğimizi dağladı. Bize, insan olduğumuzu hatırlattı. Bu kirli dünyadan tertemiz giderken kirlenmişliğimizi yüzümüze haykırdı. O, daha 8 yaşındaydı ve masumdu.
   Adını Narin koyanlar, kim bilir neyi hayal etmişlerdi. Narin, ince yapılı, hassas, kırılgan demektir. O, yine narindi, narinliğini kaybeden bizlerdik.
   Herkesin aklında deli sorular.
   Sekiz yaşında, masum bir çocuk niçin öldürülür. Kim ya da kimler, niye, nasıl ve ne için öldürdüler?
   Bir türlü cevabı bulanamayan sorular. 
   Aile içi hesaplaşmalardan, çarpık ilişkilerden, bölgeye has feodal yapıdan bahsediliyor.
   Günlerce haber seyrettim, yorum okudum, kimse net bir şey söyleyemiyor.
   Bu dünyada hiçbir şey nihan  kalmaz. Gerçeğin bir özelliği vardır, er ya da geç ortaya çıkar.
   Vahşi cinayet bütün ayrıntılarıyla bir an evvel aydınlatılmalı. Kamuoyuna bilgi verilmeli. Hep beraber, yaşananlardan ibret almalıyız. İbret almalıyız ki toplumu derinden sarsan bu tür vahim hadiseler bir daha, ebediyen yaşanmasın.
   Şu an okullarda travma yaşıyoruz. Bütün öğrenciler şokta. Bir halk şairi ağıt yakmış Narin'e. Tüm öğrenciler masum Narin'e kıyanlara lanet okuyor.
   Demek ki başkalarının acısını duyabiliyoruz. O halde insanlığımız daha kaybolmamış. Umut var demektir.
   İşte toplumu düzeltecek, tüm kötülüklere, melanetlere dur diyecek, bizi sahil-i selamete ulaştıracak kaybolmayan bu insanlığımız olacaktır.
   Narin'e kıyanlara lanet okumak, insan olmanın gereğidir. Narin, masumdu, daha çocuktu ve günahsızdı. Kirli dünyada tertemiz kalmıştı.
    Bu kirlenen dünyada kirlenen vicdanlar, kaybolan insanlık ne olacak?