Bugün, 29 Eylül 2024 Pazar

Zeki ORDU


OĞUZLAR’DA GÖNÜL İKRAMI

OĞUZLAR’DA GÖNÜL İKRAMI


 Bazen hatıralar peşinizi bırakmaz. Sadece yazmak veya anlatmakla kurtulamazsınız. Çünkü hayatın verdiği öyle dersler vardır ki ne senelerce temin edebilirsiniz ne de parayla. 
Yolum Çorum’un Oğuzlar ilçesine düşmüştü. Mütevazı bir ilçeydi. Ekim ayı olmasına rağmen hava güneşli ve sıcaktı. İlçenin içinde yürüdüm biraz. İnsanlarını gözledim. Mimarisini, bitki örtüsünü ve bir yabancının neleri takip etmesi gereken ne varsa onları.
Belki bir-iki saat içinde burayı terk edecektim. Vaktim o kadardı. Ordu’nu Ünye ilçesinden gelip geze geze buralara ulaşmıştım. Şehri kendimce gezdikten sonra şehir ile bili almak için önce kaymakamlığa sonra da belediye binasına uğradım. Kaymakam o gün ilçede değilmiş.
Daha sonra Oğuzlar Belediye binası oldu hedefim. Beni Oğuzlar Belediyesi Yazı İşleri Müdürü İlhan Durmuş Bey misafir etti. İlçe hakkında epey konuştuk. Tabii çay eşliğinde Oğuzlar 77 cevizi de dâhil. Dedikleri kadar varmış Oğuzlar 77 cevizinin.
İlhan Durmuş Bey ile sohbet ettikten sonra tekrar şehri dolaşmaya başladım. Beni gören bazı vatandaşlar oralı olmadığımı anlayınca masalarına davet ettiler. Mütevazı bir çay ocağı önünde sohbet ettik vatandaşlarla. Kendimi hiç de misafir gibi hissetmiyordum. Güzel insanlardı. Gönül sahipleriydi yani…
Ve oradan da ayrıldım kısa zaman sonra. Ne yalan söyleyeyim hiç de ayrılmak istemedi canım. Hem sohbet güzeldi hem de insanlar. Her birini hala hatırla gibiydim. Sanırım oradakilerden biri İlçe Müftüsüydü. Hatta biri ezan okumak için ayrılmıştı yanımızdan.
Bulunduğum yerden ayrılıp aracıma bindim. Yolun kenarında elinde sıkıca tuttuğu ekmeği ile bekleyen ve üzeri eskimiş bir vatandaşı arabama aldım.
Maddi durumunun iyi olmadığı her halinden belliydi.  Elinde bulunan ekmeği sıkı sıkı tutuyordu ve sadece bir ekmek vardı elinde.
Giderken ilçe ve etraf ile ilgili bilgiler veriyordu bana. Ona gideceğim yeri sorduğumda çok anlaşılır bir tarifte bulundu. Hatta en sonunda tabelanın yönü hakkında ısrarla izahatta bulundu.
İneceği yere yaklaştığında durmam gereken yeri gösterdi titreyen elleriyle.
Ben ne olur olmaz diye yolun karşısına geçirdim onu. Her ne kadar “zahmet etme” dese de yine de gideceği mahalle yolunun önünde bıraktım onu.
Tam arabadan inecekken bana dönüp; “Ekmek vereyim mi?” diye sordu.
Elinde sadece bir ekmek vardı…
Ekmek vereyim mi?
Boğazım düğümlendi. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Ona “Sen bize biraz vicdan ver, çok ihtiyacımız var!” diyemedim…
Ah Anadolu insanı!
Senin bu gönül zenginliğin sayesinde ayakta bu ülke biliyor musun?
Elinde sadece bir tane olan biri, ekmeğini kim kime vermek ister ki…
Hala aklımdan çıkmadı bu teklifin. Sen “masum Anadolu’nun saf çocuğusun.”
Titrek elleriyle kavradığı ekmeği sıkıca tutarak arabadan indi…
Ey vicdan! Sen iyi ki varsın. Sen de iyi ki aramızdasın Oğuzlarlı güzel insan. 
Sizin gibilere çok ihtiyacımız var çünkü…