Bugün, 3 Aralık 2024 Salı

Yılmaz İMANLIK


OKUMA ALIŞKANLIĞI AİLEDE BAŞLAR

OKUMA ALIŞKANLIĞI AİLEDE BAŞLAR


 Hani sosyal medyada bir karikatür paylaşılır, bilirsiniz: O karikatürü çok severim.
Bir kadın çocuğuyla bankta oturur, elinde bir kitap vardır, çocuğu da kitap okur; yan tarafında başka bir kadın telefonla oyalanır, onun çocuğun elinde de tablet vardır, çocuk da tabletle oyalanır.
Telefonla oyalanan kadın, kitap okuyan kadına çocuğuna kitap okutmayı nasıl başardığını sorar. Çünkü kendisi bunu bir türlü başaramıyordur. Çocuğuyla birlikte kitap okuyan kadın, “Okutmaya çalışma, oku!” der. “Sen okursan zaten çocuğun da okuyacaktır.”
Bu örnek çocuklarımıza kitap okuma alışkanlığı kazandırmada ailenin ne kadar önemli olduğunu gösterme konusunda çok güzel bir örnektir.
Günümüzde eğitimde hem öğretmen hem de anne-babalar olarak en çok şikayet ettiğimiz konuların başında gelir çocuklarımıza kitap okutturamamak. Bu konuda çeşit çeşit etkinlik, proje yapışır yine de istediğimiz noktaya gelemeyiz. Öte yandan okullardaki okuması saatleri, okuma projeleri iyi takip edilmediğinde zaten istenilen verim alınmaz.
Tabi bunun birçok nedeni vardır. Özellikle günümüzdeki teknoloji bağımlılığı bir hastalık haline gelmişken çocukların bu hastalıktan kurtulup kitaba yönlendirilmesi ciddi bir uğraştır.
İkinci bir faktör ise bu konuda anne-babaların yeterli bilince sahip olmaması, bu konuya gereken önemi vermemesi, konuyu geçiştirmesi olarak gösterilebilir. Bu noktada genelde anne babaların yaptığı şey şudur:
Çocuk okuldan eve gelir, üstünü değiştirir, yemeğini yer, TV izlemeye başlar. Anne ya da baba şöyle der:
-Hadi evladım, artık odana geç, dersinin başına otur.(Emir kipi kullanılır ki bu yanlıştır.) Öte yandan ders çalışmakla kitap okumak farklı şeydir. Aile buradaki ince noktayı da fark etmediği için ders çalışmayı kitap okumak zannedebilir.
Çocuğu odasına gönderdikten sonra anne baba da şöyle TV karşısına geçip yayıla yayıla kahvelerini içerken arkası yarınlı, bol entrikalarla süslü dizilere dalar genelde. Çocuk odada ne yapar? Ne eder?  Arada bir pasta börek götürürken neler yaptığı konusunda çocukla azıcık sohbet etmek, sürece dahil olmak önemlidir.  Bir tarafta telefon, çocuğun kulaklarında kulaklık, bilgisayardan da ince bir müzik yayılır… Oh! Şimdi çocuk ders mi çalışıyor, kitap mı okuyor, müzik mi dinliyor? Kontrol etmediğinizde bilemezsiniz.
Şu bir gerçek ki artık sınav sistemi değişiyor. Buna bağlı olarak iyi kitap okuyan, problem çözen, eleştirel düşünebilen, beyin fırtınası yapabilen öğrenciler için yeni sistem avantaj sağlıyor. Kitap okumayan, sadece bir robot gibi ezber yapıp kurulmuş saat gibi soru çözen öğrencilerin yeni tip sorulara uyum sağlaması daha zor.
Öyleyse öğrencilerin okuma alışkanlığı kazanabilmelerinin temeline aileyi koymak kaçınılmazdır. Parmakla gösterilecek kadar da olsa ailesiyle birlikte evinde okuma saatleri yapan çocuklarımız da yok değil. Ama daha çok aile bunu yapmalı.
Şimdi filmimizi geri saralım.
Çocuk okuldan gelir, üstünü değiştirir, yemeğini yer, TV kapatılır. Aile hep birlikte kendi belirledikleri zaman kadar kitap okur. Herkes okuduğu kitaptan birkaç cümle paylaşır. Okuldaki kitap okuma etkinlikleriyle bu alışkanlık desteklenir. Bunu alışkanlık haline getiren aile çocuğunun kitap okumadığından şikayet etmeyecektir.
Bir de okunacak kitapların çocukların kültürel-ruhsal ve yaş seviyesine uygun olmasına dikkat etmek gerekir. Sırf okunsun diye alınan kitapların faydası olmayacaktır. Kitap seçme konusunda Türkçe ve Edebiyat öğretmenlerinin rehberliği önemlidir.
Her gün su içmek vücudumuzun nasıl ihtiyacı ise kitap okumak da ruhumuzun ihtiyacı.  Bu konuyu böyle görürsek ülke olarak bu alışkanlığı yerleştirmek sonraki nesillerde uygulamak açısından daha kolay ve yerinde olur.
Ülke olarak aynı tornadan çıkmış, tek tip ezberci çocuklar yerine okuyan, düşünen, sorgulayan, eleştiren, üreten çocuklara ihtiyacımız var. Böyle bir gelecek yetiştirmenin ilk tuğlası kitap okumaktır. Bu tuğlayı koyacağımız ilk yer ise ailedir…