Herkes için olmasa bile çoğumuz için yaz tatili başladı. Uzun sürecek bir tatil dönemine girdik. Çok farklı tatil planlarımız var. Garibanın tatiliyle kodamanın tatili bir olmaz.
Tatili, dinlenmek diye tarif ediyorlar. Tatil, salt dinlenmek olmamalı. İnsan, pek ala dinlenirken de bir şeyler yapabilir. Dinlenmeyi aktif hale getirebilir. Hayat, bisiklet sürmek gibidir, ayakta kalabilmek için sürekli pedal çevirmek gerekir. Pedal çevirmeyi bıraktığın an yıkılırsın.
Herkesin tatili kendine.
Benim bu zamana kadar salt bir tatil anlayışım olmadı. Tatil deyince hep köyüm aklıma geldi. Eş dost ziyareti ve çalışmak. Davetlere icabet etmek, düğünlere gitmek, cenazelere katılmak. Bizim kültürümüzün mayasında var. İnsan, eşini dostunu iyi gününde de kötü gününde de yanında görmek istiyor. Biz, millet olarak tatil planı yaparken bütün bunları hesaba katmak zorundayız.
Ben de tatile girerken kendimce okuma planları yaptım. Her ne yaparsam yapayım, her nere gidersem gideyim okumayı ihmal etmiyorum. Okumak için yanımda daima kitap bulunduruyorum. Günlük gazeteleri, dergileri ve takvim yapraklarını buna dâhil etmiyorum. Bunlar, benim rutinlerim. Günde en az beş gazete mütemadiyen okurum.
Tatil boyunca okumak için bir kitap listesi hazırladım. Bir kısmı kütüphanemde vardı, bir kısmını yeni satın aldım. Hepsi birden masamın üstünde duruyor. Yazıyı yazarken yanı başımda, gözümün önündeler.
İlk önce yazarlarını tanıdığım kitaplar var. Yazar arkadaşlara söz verdim. Sözümü yerine getireceğim. Zaman zaman sitem ediyorlar. Haklılar. Onca zaman emek verip kitap yazmışlar, bizse gaflette bulunup okumaya üşeniyoruz. Sitem, sevgiden doğsa da daha fazla siteme maruz kalmamalıyım.
Hemşerim Celal Demir Abim, en son “Baykuş Geçidi” romanını yayımladı. İmzalayıp şahsıma takdim etti. Kendisi ve okuyanlar çok akıcı bir roman olduğunu ifade ettiler. İlk önce onu okuyacağım. Kalın bir kitap. Tam 332 sayfa.
İkinci olarak, yazar arkadaşım Yıldırım Türk'ün “Ayrı Düşmüş Zamanlar” adlı hikâye kitabını okuyacağım. Daha önce “Kapıdaki Yüzler” ini okumuştum. Arkadaşa söz vermiştim , okuyacağıma dair.
Konya'da, büyük romancımız Tarık Buğra'nın kıymetli zevcesi Hatice Bilen Buğra ile tanışmıştık. Üç gün boyunca uzun uzadıya edebi sohbetlerimiz olmuştu. Merak saikiyle bir hikâye kitabını okumuştum. Yeni bir hikâye kitabını okumaya kendime söz verdim. Kitabın adı “Bir Tokada Bir Koca”. Yazar, bireye, aileye, topluma, bir kadın gözüyle bakıyor ve bir kadın gözüyle değerlendirmelerde bulunuyor. Cinsiyetsizlik diye bir şey olamaz. Cinsiyet bir Kanun-i İlahidir. Bir evlada ananın bakışı farklıdır, babanın bakışı farklıdır. İkisini aynılaştırmaya çalışmak, hayatı anlamsız kılar. Fıtratı inkârdır.
Ünlü romancımız Tarık Buğra'nın “Dönemeçte” ve “Yağmuru Beklerken” ini okumayı düşünüyorum. Bu yıl panellerde bu eserlerin ismi çok geçti. Nelerden bahsedildiğini biliyorum. Lakin bizzat okumam lazım.
Yaşayan hikâyecimiz Mustafa Kutlu'un hemen hemen bütün eserlerini okudum. Geçtiğimiz mayıs ayında şimdilik son kitabı “Başkanın Adamları” nı yayımladı. Yanımda duruyor. Okuma listemde yerini aldı. Okuyacağım.
Uzun süredir, okumayı düşündüğüm fakat bir türlü okuyamadığım kitaplarım var. Nasipse onları da okuyacağım.
Peyami Safa'nın “Matmazel Noraliyenin Koltuğu”, “Bir Akşamdı”, “Biz İnsanlar”; Ahmet Hamdi Tanpınar'ın “Beş Şehir”, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”; Şevket Süreyya Aydemir'in “Suyu Arayan Adam”; Sadettin Özçelik'in “Dede Korkut – Oğuz Boylarının Destanlaşmış Hikâyeleri”; Reşat Nuri Gültekin'in “Acımak”, okuyacağım kitaplar arasında.
Son olarak Beyan yayınlarından çıkan Prof. Dr. Ergün Yıldırım'ın kaleme aldığı “Cumhuriyet Döneminde Tarikat ve Cemaatler” adlı incelemesini okumayı kararlaştırdım.
Okuma listem bir hayli kabarık. Hepsi de okumaya azmettim. Başarabilir miyim bilmiyorum. Yazarak yükümlülük altına girmiş bulunuyorum. Tatil dönüşü, okullar açılırken “dediğin kitapları okuyabildin mi” diye sual etme hakkınız var. İnşallah sorularınıza olumlu cevap veririm.
Cümlenize okuma dolu iyi tatiller diliyorum.