Bugün, 30 Nisan 2024 Salı

Zeki ORDU


ÖKÜZÜN EŞİ

ÖKÜZÜN EŞİ


    Zaman geçtikçe bazı kavramların mahiyeti değişiyor. Dilimize öyle kelimeler giriyor ki bundan yarım asır öncekiler zamanında söylense insana tuhaf tuhaf bakarlar.
    Bazı argo veya anlamsız kelimeler nasıl olduğunu bilmediğimiz şekilde lisanımıza giriyor ve bir süre sonra toplum olarak alışıyoruz. Daha sonra da adına “galat-ı meşhur” gibi bir açıklamayla vaziyeti kurtarmaya çalışıyoruz.
    Mesela “alay etmek” yerine “dalga geçmek” gibi.  Hatta “Yeme beni, şaka mısın, kafayı mı yedin, yok böyle bir şey vs”
    Son zamanlarda insanlar bir şeyleri anlatırlar olmuş olan ve hoşuna gitmeyen sözler için “Yok böyle bir şey” derler. Var efendim. Bal gibi var. “Madem yoktu anlattığın neydi” demezler mi insana.
    Bu tür sözler lisanımıza nasıl girer bilinmez. Zaten çoğu argo sınıfındandır ve yazıda kullanılmaz. Mesela “gıcık” kelimesi gibi. Nerden çıktı, menşei ne, etimolojik olarak nasıl izah edilir, menbaı hangi dile ait olduğu belli olmayan kelime hakikaten “gıcık” bir şey.
    Neyse bir şeyleri izah edelim derken aynı kefede yer almadan başlığımıza geçelim.
    Eş denildiği vakit diğerinin aynı olan şeyler akla gelirdi. Eldivenin eşi, diğeri ile yanıdır. Çorabın eşi de diğer çoraba benzer. Öküzün eşine gelince bunlardan biri erkek biri dişi değildir. İkisi de erkektir. Eş olma özelliği diğerinin yükünü hafifleten ve ona yardımcı olandır. Daha “homurtulu” makinalar zuhur etmeden çift sürmek için iki öküze ihtiyaç vardır. Atalarımız “Kork abrulun beşinden öküzü ayırır eşinden” demişlerdir. ( “Abrul” miladi takvimin 13 gün gerisinden gelen ve kendi takvimine göre dördüncü ayın adıdır.)
    Eldiven ve çorabın ardından “öküz” de kendine benzer bir eşe sahip olunca “insan” durur mu? Hemen o da kendine bir “eş” buldu. Anca bu sefer durum farklıydı. Burada ki eş kendine benzeyen değil benzemeyendi.  Kadının eşi erkek, erkeğin eşi kadın oluyordu. Yani “eş” denildiğinde artık tek bir cinsiyet anlaşılmıyordu. Zevc veya zevce değildi. Hanım veya bey de değildi. Çünkü zevç, zevce, hanım,  bey, karı ve koca tek başlarına bir cinsiyeti temsil ediyordu. Eş ise “cinsiyetsiz” bir kavramdı.
    Artık insanoğlu evliler sınıfına dahil olunca topyekûn “eş” oluyordu. Kısaca “eş” bir cinsiyeti değil, cinsiyetsizliğin sembolü olmuştu.
Artık akarı ve koca bir yastıkta kocamayacak; eşler aynı yastığı paylaşacaktı. Eşler yani hangi cinsten belli olmayan canlılar.
        ***
    Kimse yeni nesle ileri geri söz etmesin.     Çünkü her doğan çocuk kadın ve erkek olarak değil bir “eş” adayı olarak yetişiyordu.
    Evin kadını yok artık eş var…
    Evin erkeği yok eş var…
    Yani bu gidişle daha çok “iş” var.
    Sanırım arık dişilik ve erkeklik diğer canlılarda kaldı. 
    Yaşasın biyoloji…