Bugün, 29 Mayıs 2025 Perşembe

Selim EROĞLU


ÖLDÜRMEYEN ALLAH ÖLDÜRMÜYOR

ÖLDÜRMEYEN ALLAH ÖLDÜRMÜYOR


 Bundan yaklaşık yirmi yıl kadar önceydi. Pazaralçağı'nda oturuyordum. Kendi halinde muazzaf bir öğretmendim.
   Köyden aniden bir telefon geldi. Arayan ablamdı. İneği hastalanmış, ölmek üzereymiş. Bir veteriner bulup getirmemi istiyordu.
   Söz konusu bir candı. Onu yaşatmak için üzerime bir vazife düşüyorsa ilerisini gerisini hesap etmeden derhal yerine getirmeliydim. Durumun acil olduğunu söylüyordu.
   Okul zamanıydı ve dersim vardı. Görevi öğle zamanına sığdırabileceğimi hesap ettim.
   Pazaralçağı'nın yakınında arkadaşım Veteriner Mürsel Gülten'in işyeri vardı. Yanına gittim. Durumu izah ettim. İşte araba, derhal harekete geçmemiz gerektiğini söyledim. Sağ olsun beni kırmadı, işlerini olduğu gibi bırakarak harekete geçti.
   Sekiz km'lik yolu bir anda kat ederek olay mahalline ulaştık. Hasta olan inek, yolun ortasında boylu boyunca yatıyordu. Ayakları havada gözleri hareketsiz meçhule bakıyordu. Başında 20-30 kadar kalabalık vardı.
   Mürsel, Hızır gibi yetişti. İneği veteriner aletleriyle uzun uzadıya muayene etti. İneğin en son ne yediğini sordu. İnek fındıklıkta yayılırken yere düşen ekşi ve  ham elmaları bol miktarda yemiş. Mürsel teşhisi koydu. ''Yediği elmalardan gıda zehirlenmesine uğramış, kanı zehirlenmiş ve beyin ölümü gerçekleşmiş, yapılacak bir şey yok,'' dedi.
   Teşhis herkesi olduğu kadar beni de üzdü. Bir şey yapamamak izzet-i nefsime dokundu.
   O zaman keselim, etini dağıtalım dedim. “Olmaz” dedi. Böyle beklemesin, keselim, gömelim, dedim. Ne zaman öleceği belli değil. Ya ölümü bir hafta sürerse diye, düşündüm.
   Aklıma bir fikir geldi. ''Ne olursa olsun, neye mal olursa olsun, buna bir tedavi uygulayalım'' dedim. Arkadaşım da beni kırmadı. Bir serum hazırladı, içine bir takım ilaçlar kattı. Serumu ineğe bağladı. ''Serum bitinceye kadar başından ayrılmayın'' diye tembih etti. Olay mahallinden ayrıldık.
   Yolda gelirken olayın değerlendirmesini yaptık. Arkadaşım, beyin ölümü gerçekleşmiş bir hayvanın tekrar hayata dönmesinin mucize olduğunu söyledi.
   Benden sadece ilaçların parasını aldı ve sonucu bekleyelim, görelim dedi. Ben de hemen okula geçtim, derslerime kaldığım yerden devam ettim.
   Akşam eve geldiğimde inek aklıma geldi. Ölmüş olma ihtimaline karşı aramaya cesaret edemedim. Bir ara ne olursa olsun deyip aradım. Ablam, serum bittikten sonra ineğin ayağa kalktığını, hiçbir şey olmamış gibi hayata devam ettiğini söyledi. ''Sizlerden Allah razı olsun'' diye de ilave etti.
   Benden haber bekleyen Mürsel'i aradım. Müjdeyi verdim. İnek yaşıyor, dedim. Haberim karşısında Mürsel, “bu bir mucize, nasıl oldu, ben de anlamadım” dedi. “Ben ne ilaç verdiğimi dahi bilmiyorum, ısrar etmemiş olmasaydın vaz geçecektim, iyi ki ısrar etmişsin” diyerek teşekkür etti.
   İnek hayata döndükten sonra, üç dana daha dünyaya getirdi. Sütüyle, yağıyla, peyniriyle, çökeleğiyle…  insanlığa hizmet etmeye devam etti. İneğin yaşadığını görünce dünyanın en bahtiyar insanı ben olmuştum.
   Her zaman umut vardır. Çıkmamış candan umut kesilmez. Canlı şahidi benim. Yaşayarak gördüm. Allah'tan ümit kesilmez.