İnsanoğlu, var olduğu günden beri yeryüzünde çeşitli medeniyetler kurdu. Kimi toplumlar veya milletler, insanı ve insanlığı yücelten değerlere sarıldı, kimileri alçaltan değerlere… Zaman zaman kendini yücelten derin değerleri unutan toplumlar, ruhunu maddenin gem vurulmaz tutsaklığına teslim etti.
Bu maddeci yaklaşım, tarih boyunca insanı mutlu etmedi. Gönül erlerimizden Yunus, insanlığı, huzurlu kılacak ebedi değerleri haykırdı. Köylere seslendi, kasabalara seslendi. Ama özellikle şehirlere seslendi. Amacı şehirleri uyandırmaktı. İnsan, Yaradan'ı arayacak yerde, O'nun yarattıkları ile oyalanıyordu. Onun sesi, ümitsizlik, karamsarlık ve yalnızlık duyguları içinde kıvranan insanlara bir şey öğretmek istedi. Birbirine karşı kin ve nefret besleyen, sevgiyi unutmuş, lüks ve konfor içinde ne yapacağını şaşırmışlara, hayatın ve varlığın manasını anlatmak istedi.
Şunlar ki çoktur malları, gör nice oldu halleri
Sonucu bir gömlek giymiş, onun da yoktur yenleri
Kanı mülke benim diyen, köşk ü saray beğenmeyen?
Şimdi bir evde yatarlar, taşlar olmuş üstünleri.
Kanı ol şirin sözlüler, kanı ol güneş yüzlüler?
Şöyle gaip olmuş bunlar, hiç belirmez nişanları.
Bunlar bir vakt beğler idi, kapıcılar korlar idi
Gel imdi gör, bilmeyesin, beğ kangıdır ya kulları.
Ne kapu vardır giresi, ne nimet vardır yiyesi
Ne ışık vardır göresi, dün olmuştur gündüzleri.
Bir gün senin dahi Yunus, benim dediklerim kala
Seni dahi böyle ede, nitekim etti bunları.
Allah'a ve ebedi durağımız olan âhiret yurduna inanmayan insan için ölüm, bir yokluktan ibarettir. Materyalist anlayışta ölüm, dünyanın güzelliklerinden ve sevdiklerinden insanı ayıran korkunç bir acı sondur. Bu acı son, insanı devamlı bir şekilde meşgul eder ve insan, yaşamak şartıyla her mihneti çekmeye razı olur. Lakin insan, her mihneti kabule razı olsa da ölümden kaçamaz, kurtulamaz. Ölüm, gönül erlerine düğün gecesi gibi gelirken, materyalistlere bir kâbustur. Durmadan takip eder ve maddeci insanı, ıstırap içinde bırakır.
Ölümden bu kadar korkan metaryalist insan hayattan lezzet alabilir mi? gönül adamı Yunus; ‘Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil’ diye seslenir.
Ölümden ne korkarsın, çünkü Hakk'a yararsın
Bil ki ebedi varsın, ölmek fasitler işidir.
Ölüm, gerçek vatana yolculuğun ilk adımıdır. Yani, bu cihandan göçmek, Yüce Dost'a kavuşmaktır. Allah'a ve âhiret yurdunun ebediliğine inanan gönül erleri, ölümü türkü söyleyerek karşılar. Herkesi korkutan ölüm, gönül erlerinin sesinde güzelleşir, sevilecek bir olay halini alır:
Dost bağında bülbül olam, ötem hey dost deyu deyu.
Şol beş on arşın bezi, kefen edeler eğnime
Dikem şol dünya donların, giyem hey dost deyu deyu.