Reşadiye Tokat iline bağlı mütevazı ilçelerden biri. İlçeye altından Kelkit Çayı’nın akmakta olduğu bir köprüden geçerek giriyorsunuz.
Uzaktan bakıldığında orta büyüklükte bir ilçe görünümünde. Merkez nüfusu on bin civarında bir ilçe.
Şehre altından Kelkit Çayı’nın aktığı köprüden girince sizi uzun bir cadde eşlik edecek. Sağında ve solunda yeni mimariye göre yapılmış binalar. Kim bilir bu hala kaç yılda geldi ve bundan yarım asır önce şehrin planı nasıldı?
Biz gördüğümüze göre yazalım.
Şehir hakkında bilgi almadan önce kalacak yerimi ayarladım. Tabii öğretmenevi ilk tercihim oluyor. Ben de öyle yaptım ve en azından geceyi güvende geçireceğim bir yer buldum.
Daha sonra Terme Bilgi Gazetesi usta yazarlarından kadim dostum Selim Eroğlu ile buluştuk. Bir vesile ile o da Reşadiye’ye gelmişti. Hani dünya küçük derler ya o misal yani.
Selim Hoca kendi işlerini planlayıp yoluna koyarken ben de kalacak yerimi halletmiştim. Daha sonra bir buluştuk. Ve şehri yaya dolaştık bir süre.
İlk turlarımız ana cadde üzerinde oldu. Etrafı gözledik. İnsanları inceledik.
Bu arada bir yere yeni hükümet binası yapılıyordu. Selim Hoca “ Buranın yeri uygun değil” dedi. Aynı görüşteydim. Hükümet binası ile Belediye yan yana küçük bir meydana bakacaktı. Hâlbuki şehrin çok boş yerleri vardı. Daha sonra o yerleri dolaştık otomobil ile.
Selim Hoca ile tamamen aynı fikirdeydim. Bu ve benzeri örnekleri hatırlattık birbirimize. Yapılmakta olan hükümet binası yakınlarında Alparslan Türkeş Parkı önünde bir hatıra fotoğrafı çektirdik beraber. Yürüyerek orayı terk ettik.
Selim Eroğlu ile bu sefer şehrin kalan yerlerini otomobil ile gezmeye karar verdik. Şehir merkezinden ayrılınca gördük ki Reşadiye Belediye hudutları dışında epey müsait yer var. Hepsi de boş. Hâlbuki bu boş yerler planlı bir şekilde doldurulur şehir sıkışık halden kurtarılabilirdi. Aklıma yıllar önce “Evimin önüne okul istiyorum” adlı bir yazım geldi. Her şeyi yan yana istiyoruz. Hâlbuki şehirde boşluklar şehre nefes aldırır.
Şehrin taşrasını otomobil ile dolaştık. Bazı ziyaretler yaptık. Daha sonra Belediye yakınlarında olan bir camide akşam namazı eda edince başka yerleri ziyaret ettik.
Bu arada Selim Eroğlu ile Reşadiye Öğretmenevi lokalinde çay eşliğinde sohbet ettik. Salonda bulunan büyütülmüş Reşadiye fotoğrafını arkamıza alarak fotoğraf çektirdik.
O günün sonunda Selim Hoca ile şehri biraz daha dolaştık. Ara sokaklara girdik. Çay ocaklarına uğradık. Eski ve metruk binalara hüzünle baktık. Bazen sustuk, bazen yutkunduk. Bir gün sonra gezdiğimiz yerler ile bir önceki yerler birbirine benzemiyordu.
Sayılı gün tez geçer demişti büyükler. Bizimkisi sayılı saatlerdi. Terme’de buluşmak üzere söz verdik birbirimize. Ardımızda bir gece iki yarım gündüz bıraktık ikimiz de. Şimdi Selim Eroğlu görev yeri olan Samsun’da. Ben de emekliliğimi geçirdiğim Ünye’deyim.
Birimiz Samsun’dan birimiz Ünye’den farklı maksatlarla Reşadiye’de buluşmuş olmamız bile bir tevafuk olmuştur.
İki dost aynı şehri belki ilk ve son defa aynı anda soluduk. Belki ikimizin de yolu tekrar Reşadiye’ye düşer. Ancak bu aynı anda olur mu bilmem.
Selim Eroğlu’na mihmandarlığı için teşekkür ederim.