B.Rahmi ÖZEN

Tarih: 08.07.2024 15:23

RUHLARIMIZ ve ŞEHİRLERİMİZ

Facebook Twitter Linked-in

 Şehirlerimiz, ruhumuzun aynasıdır. 
       Pörsümüş ruhlar, şehirlerimizi talan ederse ruhumuzun aynaları çatlar, kirlenir, sırları dökülür ve hatta kırılır, O zaman onları yeniden saracak, onlara sır olacak ruhları beklerler. O ulvi ruhlar, gelirlerse bu şehirler yeniden dirilir. 
Çünkü şehirler, her dem şehitlerini çağırır, sırlarını bekler.
İşte bu var etme, estetiğe kavuşturma ve halife olma sevdası, yeryüzünü Hakka ve hakikate açmak için Medine, Kudüs, Kahire, Şam, Bağdat, Buhara, Bursa, Konya, Kurtuba,  Edirne, İstanbul ve daha nice kutlu şehirler doğurdu. 
Bu aşk, halifeliğini ilan etme adına üç kıt'ayı sarıp kucakladı. Bu şehirlerin kalbi, varoluş tohumları camiler, Kutsal Kâbe'nin etrafında dönüp duran pervaneler gibi bir yüce sevda ile yanıp durdu. Bu yüceliş basamakları, yeryüzü gariplerini kucaklarında ebedi şehirlerine hazırladılar.
Hz. İbrahim, ciğerparesi İsmail'ini hediye eden Mutlak Dost'a vakfetmişti. 
Gerçek o ki Hz. İbrahim'in kendisi de bir vakıftı. Bu dünyada kendisini Allah'ın tuttuğunun şuurundaydı. Bütün varlık manzumesini, Yüce Yaratıcı'nın varlıkta tuttuğunu çok iyi bilincindeydi. 
Bunu ateş dağının içinde yaşayan, çağırınca tepelerden koşup gelen kuşlar bile görmüştü. Bütün kâinatı insana Allah'ın vakfettiğini biliyordu. İşte İsmail'ini, O'nun için, O'nun emriyle, O'na veriyordu. Verdi ve alacağını aldı. Bir oğul verdi, bir millet aldı. Hz. İbrahim, meyvesi sonsuz nur olan bir tohum ekti, Mekke şehrine.
Cennet'i temsil eden, engin ruhlu insanların kurduğu aileler, cennet yurdu şehirler kurdular. İbrahim Ailesi, bu cennet ocaklarının en güzel örneklerinden biriydi. 
Mekke; kerim şehir, selam sitelerinin anası... 
Hazreti Hacer; ayakları altında zemzem kaynayan anamız. 
Onlar, merhametli ve misafirperver sitelerle, külliyelerle, vakıflarla Hak için halkın hizmetine koştular. İnsanı korudular, kolladılar ve kurtardılar. İnsan gönlünü imar için, hastalara baktılar, açları doyurdular, çıplakları giydirdiler. 
Bütün bunlarda nefislerinin değil, Hakk'ın rızasını aradılar. Ve bütün bunların ustası Hz. İbrahim'di. Bu ustanın izinden gidenlerin kurdukları şehirler birer vakıf şehri, medeniyetlerse vakıf medeniyetiydi. 
Kendilerini önce Allah'ın dinine vakfeden bu kutsi gönüller, Hak'tan aldıklarını halka vakfettiler. İşte bu kutsilerin kurdukları fazilet siteleri, ruh şehirleriydi. Emin beldeler, bu ruh mimarlarının gönül yurtlarıydı.
Şehirlerimizin ve medeniyetimizin ruhunu kavramak için maziyi hatırlamak tarihe ve gönül erlerine bir vefa borcumuzdur. 
Şehirlerimizi bu ruhla incelersek, ecdadı hakkıyla anlamış oluruz. O zaman "vücudun şehrine girme, o Sultanın yüzünü görme" aşk ve arzusunu birazcık sezmiş oluruz.
Kâinat şehrinin imar planı Kur'an'dır. 
Sonsuz Nur Hz. Muhammed, yeryüzünde yürüyen bir şehirdir. Koca kâinat, O'nda dürülmüştür. Çünkü İnsan, zübde-i âlemdir, yani varlığın özüdür. 
O halde insan da, yürüyen bir şehirdir. 
İlim, irfan, iman ve ihsan erlerinin kurdukları şehirler, dirilen şehirlerdir. 
Yani yaratılış sırrına eren, sahibini bulan şehirlerdir. 
Selam olsun, asrın kutlu mimarlarına... 
Bin selam onların gülen rüyalarına...
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —