Müsait bir zaman bulup bir seyahate çıkmayı planlıyorsanız coğrafi bölgelere göre mevsimi iyi seçmelisiniz.
Burada seyahat hedefiniz önemlidir. Birinci derecede yeni yerler görmek, yeni kişilerle tanışmak ise maksadınız mevsimin çok önemi yok. Nereye giderseniz gidin “Gönül hikâyeleri” dinlemeniz mümkün. İklimin değişmesi bulunduğunuz yerin sosyolojik değişmesine geçici olarak tesir etmez.
Seyahat gayeniz; tatil yapmak, dinlenmek, hoşça vakit geçirmekse bu sefer mevsim tercihiniz daha farklı olmalıdır. Bedeni tatil ile kültürel seyahat çok farklı şeylerdir. Siz kendinize neyi daha münasip görüyorsanız tercihiniz de ona göre olmalı.
Günlerden bir gün yeni yerler görmek için Ünye'den çıktım yola. İlk durağım Dereli ilçesi ve Ardından Şebinkarahisar oldu. Şebinkarahisar'a ilk defa gidiyordum. Mevsim yazdı ve hava oldukça sıcaktı. Şebinkarahisar sokaklarını dolaştım. Dilsiz konuştuk binalarla. İnsanların yüzlerinde farklı ifadeler vardı. Kale şehrin bekçisi gibi duruyordu bütün heybetiyle.
Aradan üç saate yakın bir süre geçti. Bu zaman zarfında ne kadar şey öğrenmek mümkünse, öğrenmeye çalıştım. Sonra Giresun'un kadim ilçelerinden biri olan Alucra'ya uğradım.
Tabii Şebinkarahisar ile Alucra arasını nasıl izah etmeli? Mevsim yaz. Hava güneşli. Beyaz bulutlar gökyüzünü süslemiş. Yollar kıvrım kıvrım. Sağınız ve solunuz yeşilin bilmem kaç tonu renklerle süslenmiş. Ve masmavi bir gökyüzü… Siz bir masal diyarındaymış gibi hissedebilirsiniz kendinizi. Şebinkarahisar ile Alucra arası 42 km. Yani hiç durmadan 45 dakika kadar. Ancak fotoğraf çekmek ve etrafı seyre dalmak için ara sıra beklerseniz bir buçuk saati bulan bir yolculuğun ardından Alucra ilçesi sınırları içine girersiniz.
Ah Alucra… Ah tenhada kalan ilçe. Veya ücra da kalan yer… Daha şehre girer girmez bir hüzün kaplar içinizi. Bütün yıl, bütün ömür bu coğrafyada yaşamak… Birkaç samimi dost, birkaç tanıdık, gurbete gitmemiş birkaç akraba, hayaller, hatıralar ve umutlar…
Bütün bunlar insanların yüzlerinden okunuyor. İlçe Kelkit'in bir kolu olan Kurbağalı Dere ile son buluyor. Kurbağalı Dere Kelkit'in diğer koluyla Şebinkarahisar'da buluşup sırlarını birbirine açarak denize kadar taşıyor.
Ne çok şey biliyordur bu ırmaklar, çaylar, dereler, nehirler… Hatta haritada yer almayan akarsular… Morun Deresi ile İnce Dere diğer akarsuları Alucra'nın. Ancak isimlerini sadece onunla yüz yüze gelmiş olanlar bilir. O iki akarsu nelere şahittir acaba?
Alucra'yı dolaşırken Şaban Koyuncu ile tanışıyorum. İlçenin ortasında bulunan bir parkta çay içiyoruz beraber. İlçeyi ve hayatı tanıyor. Bir şekliyle kalmış ilçede. Kaleyi terk etmemiş yani. Belli ki ömrünün geri kalan kısmını da bu ilçede geçirecek. Daha sonra çocukları ve diğer akrabaları “doyduğu yere” gidecek. . Kendisi oradan ayrılmayacak ama hüzünlü bir ayrılık hikâyesi herkes için ihtimaller dâhilinde olacak.
Bu sadece Şaban Koyuncu için değil, ileri zamanda bütün ilçede yaşayanlar için böyle olacak belki. Zamanın neyi getirip neyi götüreceği belli olmuyor. Ne zaman ne ile karşılaşacağımızı bilemiyoruz elbet.
Daha sonra Giresun'un Çamoluk ilçesine gitmek için yola çıkacağım. Şaban Koyuncu bana yol ile ilgili bilgiler veriyor. Yardımcı oluyor yani. Bilmediğim yerlerden geçeceğim çünkü. Belki; bazen ıssız, bazen dönemeçli, bazen bozuk satıhlı yollar geçeceğim. Bütün bunları yaşayarak öğreneceğim.
Şaban Koyuncu ile vedalaşıp çıkıyorum yola. Bu arada Çamoluk Öğretmenevini arayıp yerimi ayırtmış olmama rağmen; sık sık arayıp ilçeye ne kadar sonra geleceğimi bildiriyorum. Telefonuma Çamoluk Öğretmenevi görevlisi Aziz Kaleli çıkıyor. Haliyle onlar da bilmek istiyor. Çok kişinin yer ayırtıp gelmediği olunca işini ciddiye alanlar da zarar görüyor.
Böylece bir yolculuk daha başlıyor. Her ayrılık bir hüznün başlangıcı oluyor. Har kavuşma da bir ayrılığın neticesi değil mi?