Bugün, 30 Nisan 2024 Salı

Selim EROĞLU


SON AHİ HELİM DAYI -1


1952 yı­lın­da o za­man­lar küçük bir yer­le­şim yeri olan Ko­ca­man kö­yün­de rah­met­li Mus­ta­fa Balcı Hoca küçük bir bak­kal açar.

İçinde za­ma­nın temel ih­ti­yaç mad­de­le­ri olan gaz­ya­ğı, tuz, şeker ile ıvır zıvır şey­ler bu­lu­nur.

Mus­ta­fa Balcı, Of´ta med­re­se tah­si­li gör­müş, dini ilim­le­ri tah­sil etmiş, âlim bir zat­tır.

Bak­kal iş­let­me­si­nin yanı sıra ho­ca­lı­ğı ile de nam salar. Za­man­la ismi du­yu­lur. So­ya­dın­dan do­la­yı

?Balcı Hoca´ diye ta­nı­nır. İşlet­ti­ği ti­ca­ret­ha­ne de ?Bal­cı­nın Dük­ka­nı, Bal­cı­nın Bak­ka­lı, Bal­cı­nın Yeri´ ad­la­rıy­la anı­lır.

Bugün de aynı iş­ye­ri üçün­cü ku­şak­lar­ca, çağa ayak uy­du­ra­rak ?Balcı Mar­ket´ adıy­la fa­ali­yet­le­ri­ne devam et­mek­te­dir.

Bak­ka­lın ku­ru­cu­su Hacı Mus­ta­fa Balcı, (Balcı Hoca) 1983 yı­lın­da rah­met­li olur.

Bugün 76 ya­şın­da olan Helim Dayı, ilk ti­ca­ri ha­ya­tı­na daha 12 ya­şın­day­ken ba­ba­sı Balcı Hoca´nın ya­nın­da baş­lar. İlk dini ve milli eği­ti­mi­ni de hoca olan ba­ba­sın­dan alır. Çırak ola­rak gir­di­ği ba­ba­sı­nın bak­ka­lı­nı 1972 yı­lın­da dev­ra­lır. Daha doğ­ru­su yaş­la­nan ba­ba­sı işten güç­ten elini çe­ke­rek bak­ka­lı, oğlu Helin Dayı´ya dev­re­der.

1952 yı­lın­da ba­ba­sı­nın ya­nın­da çırak ola­rak baş­la­dı­ğı ti­ca­ri ha­ya­ta bir is­tik­rar abi­de­si ola­rak 64 yıl­dır devam eder. Bu­gün­ler­de ?Balcı Ti­ca­ret´ üçün­cü kuşak Ahmet Balcı ta­ra­fın­dan fa­ali­yet­le­ri­ne devam et­mek­te­dir.

Helim Dayı´yı bu­lun­du­ğu yerde ta­nı­ma­yan yok­tur. Ye­di­den yet­mi­şe her­kes ona Helim Dayı der. Dayı sı­fa­tı ona çok ya­kı­şır. Ona dayı di­yen­ler za­man­la abi oldu, emmi oldu, abla oldu, anne oldu, teyze oldu, baba oldu, dede oldu, hatta rah­met­li oldu ama o hala ?dayı? ola­rak anıl­ma­ya devam edi­yor. Bu la­ka­bı ti­ca­ret­ha­ne­nin önüne geçti.

Gün­lük ha­yat­ta halk ara­sın­da:

?Helim Dayı´dan aldım?

?Helim Dayı´da var­dır?

?Helim Dayı´ya sor?

?Helim Dayı verir?

?Helim Dayı´da yoksa başka yere bak­ma­na gerek yok.? gibi cüm­le­le­re çok rast­la­nır.

Helim Dayı´nın dük­ka­nın­da hal­kın gün­lük ih­ti­ya­cı­nı gö­recek her şey bu­lu­nur. Bu­ra­sı kır­kam­bar gi­bi­dir.

Helim Dayı´nın en büyük özel­li­ği ka­na­at­kâr ol­ma­sı­dır. Hiç­bir eko­no­mik model onu doğ­ru­dan et­ki­le­mez. Ne Ka­pi­ta­lizm ne Li­be­ra­lizm ne ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­si ne de karma eko­no­mi onun gün­de­min­de var­dır. O, ti­ca­ret­te kendi eko­no­mik mo­de­li­ni uy­gu­lar. ?Azı­cık aşım ağ­rı­sız başım?; ?al beşe ver beşe, sana da kalır bişe?; ?aza ka­na­at et­me­yen çoğu hiç bu­la­maz.? der. Hiç­bir
zaman benim de yatım katım olsun dü­şün­ce­si içe­ri­sin­de ol­ma­mış, daima şük­ret­miş­tir.

Helim Dayı´nın ağ­zın­dan gerek yap­tı­ğı iş ile ge­rek­se ti­ca­ri ha­ya­tıy­la il­gi­li en ufak bir şi­ka­yet du­ya­maz­sı­nız. Ken­di­ne ne so­rar­sa­nız sorun daima, ?Allah´a şü­kür­ler olsun.? der.

Hırs, haset, kin, in­ti­kam gibi duy­gu­lar onun ki­ta­bın­da yaz­maz. O, ma­ne­vi­yat­la ye­tin­me­si bilir. ?Ben se­fer­den so­rum­lu­yum, za­fer­den değil.? der. Ra­ki­be göre değil ken­di­ne göre yaşar. ?Eller çıktı aya, biz yine kal­dık yaya.? demez. ?Ne ya­pa­lım rız­kı­mız bu ka­dar­mış?; ?Allah bu kadar tak­dir etmiş.? der, geçer.

Müş­te­ri­ler onun için birer ve­li­ni­met­tir. Hepsi ile ayrı ayrı dost­lu­ğu var­dır. Sadık müş­te­ri­le­rin ve­re­si­ye def­te­rin­de ismi var­dır. Alış­ve­riş­te enf­las­yon, vade farkı, kredi kartı, tak­sit gibi kav­ram­lar onun dün­ya­sın­da yok­tur. Peşin alış­ve­riş­ten başka fın­dık ve­re­si­ye de satış yapar. Hesap ödeme za­ma­nı fın­dık­tır. Çoğu müş­te­rin he­sa­bı fın­dık­ta ka­pa­tı­lır.

Helim Dayı hiç kim­se­den şi­ka­yet­çi de­ğil­dir. Hiç­bir müş­te­ri­si­nin de­di­ko­du­su­nu yap­maz. ?Ver­dim ala­ma­dım.?; ?bor­cu­mu ver­me­di.? gibi cüm­le­ler ondan du­yul­ma­mış­tır.
Ken­di­si­ne sor­dum:

?Bunca yıl­dır ti­ca­ret ya­pı­yor­sun hiç mi paran bat­ma­dı??

?Zaman zaman pa­ra­mı ala­ma­dı­ğım olu­yor.? dedi.

?Ne ya­pı­yor­sun o zaman?? dedim.

Gü­le­rek, ?Hiiiç, üze­ri­ne kalem çe­ki­yo­rum.? dedi.