Bugün, 30 Nisan 2024 Salı

B.Rahmi ÖZEN


TAKMIŞ KUDRET KILICIN ÇALMIŞ NEFSİN BOYNUNA

TAKMIŞ KUDRET KILICIN ÇALMIŞ NEFSİN BOYNUNA


“Takmış kudret kılıcın, çalmış nefsin boynuna
Nefsini tepelemiş elleri; kan içinde 
Bu tılsımı bağlayan, cümle dilde söyleyen
Yere, göğe sığmayan, girmiş gönül içinde.”
                                             Yunus

Tatlı bir dil ve güzelliğe mayalanmış bir yürek karşısında insan, cennet güzelliğinde bir hoş gülşende hisseder, kendini.
Ve sevinçle kollarını açıp, hayata sarılır, yeni baştan.

Hüzünlü bir türkü soluklanır gibi: “Benim bedbahtlığım ve bedbinliğim burada son bulmalı gayri.” der. Ellerini şakaklarına dayayıp nice bir zaman düşünür. Kafasını kaldırıp göğe bakar. Gök, duru bir mavilikte gülümser, tatlı dillinin yüzüne. Hiçbir yerinde yırtık ve çizik yoktur göğün. Tepesinde direksiz, öylece duruyordur.

Gül koklar ve gül solur, insanın yüreğine el uzatan tatlı dilli kişi. Şebnemlerde görür en yüceyi.
İçine üflenen nefhayı hatırlatır tatlı dil, insana. Yani; Yaratan gücün bir parçası olduğu bilincini... Yani; insanın özüyle birleşme bilincini.
Çok derin şeylerdir bunlar.

`Gâlû belâ` diyen insan, Rabbi ile arasında bir sözleşme metni imzalandığını unutmaz asla. Bu insanın üstünde mavi gökyüzü dam, altında kara toprak tabandır. Duvar yoktur hiçbir insanla arasında. Gönül zinciri, yüce değerlere bağlıdır, tatlı dillinin. İnsan gibi yüce bir varlık olunca muhatabı; duvar muvar tanımaz.

Tatlı dil, konuştukça can evinde karanlığı yırtan bir ışık hisseder insan.
Her nesne harekettedir, bakıştığı evrende.

Her nesne yarına hazırlanırken o demde dilinden kara toprağa bal tatlısı sözler uçuşur.
Tatlı dilli kişi, bir gönül abidesi bulur bakıştığı her yerde.

Ve sevmeyi var oluş borcu bilir tatlı dilli kişi.
Çalab`ın tahtı gönül Kâbe`sidir de ondan bal akar tatlı dilinden…

Bu topraklar, yabandır, çirkin söz sahibine. Bütün dünya; nâr ile nûr`un kavga ve çekişmesidir. Bedenine bakmalıdır insan. Zira, toprak da insandadır, ateş de… Hava da insandadır, su da… Bağırsaklarının içi pislikle doludur insanın, beyni şerefle, kalbi sevgiyle dolu... İyi şeyler de insandadır, kötü şeyler de… Yüce Yaratıcı onları öyle güzel birleştirmiş ki; insanlardan çoğu bunun farkında değildir. Nefisle ruh, Firavun`la Musa… Hepsi şu bir avuç bedenin içinde gizli... Kimimiz Musa yüzlüyüz, kimiz Firavun.

Dağ pınarları gibi tertemiz olmalıdır inanmış insanın yüreği. Bir gül kokusu yayılmalıdır nefesinden. Ve çok gizemli masal tadında bir mekânda, insanın yüzüne buğulu bir renk armonisi içinde tebessümler kondurmalıdır, inanmış insan. Tebessümlere hayran kalmalıdır, `Gâlû belâ`yı hatırlamayanlar. Dar göğsünün kafesinden çıkmaya hazırlanmalıdır kalbindeki çirkin inançları. Kafatasından fırlamalıdır kara düşünceleri. Sonsuz bir güzelliğe uçmak için bülbül palazı gibi çırpınış içine girmelidir inanmış insanın tatlı dili, temiz yüreği karşısında. Bir çift tatlı sözle yüreğine girip tufan olmalı, derya olmalı yüreğini çirkinliğe kurban etmiş insan. Ateşini söndürmeli onun. Günahından arınmanın hazzını yaşamalı muhatabı… Çünkü sancı içinde bir ruh taşır, muhatabı. Ateşlerde
İbrahim, kuyularda Yusuf`tur belki… Yara bere içinde Eyyub ve sancılar içinde Meryem`dir belki. Bilmeli inanmış insan ruh sancısının ne demek olduğunu.

Tatlı dil konuşunca utancından omuzları çökelmeli inançsızların. Her nefeste düşünceleri tespih taneleri gibi ipilemeli. Zira yanan yüreği imana, ışıksız alnı secdeye ve duyguları sevgiye muhtaçtır, onun. Sinesinde yumru yumru bir sıkıntı, yüzünde boncuk boncuk ter olmalı; tatlı dil konuşunca. Batıl inançları, göğsünün kozasından çıkmaya hazırlanmalı. Tatlı dilli kişinin gönül deryası ve ayaklarının altı hayattır, ona. Çünkü kalbiyle görmeyi, kalbiyle yürümeği, kalbiyle nefeslenmeyi öğretir tatlı dilli kişi. Zira ışığı gören göz değil, kalpteki sevgidir. En katı kerpiçleri, en çıra budağında nasırlaşmış tahtayı pürüzünden kurtarır. Ve sevince yürek, tutsaklıktan kurtulur, insan.