Bugün, 8 Ekim 2024 Salı

Zeki ORDU


TASARRUF TEKDİRLERİ

TASARRUF TEKDİRLERİ


 Efendim başlığa bakılarak yanlış yazdığım düşünülmesin. Ben; tekdirin de tedbirin de tekbirin de ne demek olduğunu öğrenmiştim çok evvelden. Zaten tekbiri biliyorsanız tekdiri de tedbiri de biliyorsunuz demektir.
Mevzuu uzatmayalım.
Yaz aylarından biriydi. Yine bir yerlere seyahat etmiştim. Bulunduğum ilçeyi biraz gözlemledikten sonra farklı bilgiler almak için ilçe belediyesine gittim. İlçede başkanlar genelde toplantı halinde olurlar. Tabii kolay değil bir ilçenin problemleriyle uğraşmak.  Kaymakam zaten atanmış olduğu için oralı yani yerli değildir. 
Ziyaret ettiğim belediye yaklaşık 80 yıllık bir maziye sahip. Yani ülkenin eski belediyelerinden. Yani bir asra yakın bir tecrübeye sahip. 
Ne başkanlar gelip geçmiştir oradan. Ne yöneticiler hizmet etmiştir. Çoğu “Kendileri için bir şey istememiş, millet için hizmet yarışına” girmiştir. İl ve ilçeler böyle yöneticiler sayesinde refah içinde gününü gün ederler. 
Belediye binasından içeri girdim.  Toplantıda olan başkanın dışında bir muhatap aradım. Emekli bir eğitimci olduğumu söyledim. Seçim de geçtiği için reklam ve pazarlama gibi bir niyetim olmadığını, ziyaretimin bir kültür faaliyeti olduğunu söyledim.
Bu açıklamadan sonra bira rahatladılar. Karşılarında dünyalık istemeyen biri vardı. Beni bir yere oturtup çay ikram ettiler. Ben de hemen isteğimi onlara ilettim.  Dedim ki “İlçenizi tanıtan bir kitapçık, dergi, broşür veya buna benzer yazılı bir neşriyat var mı?
Soruda bulunan cümlenin yapısında kelimelerden başka bir şey yoktu. Ancak ortalıktaki sessizlik bomba atılmışa da benzemiyordu. Kısa bir süre sonra birisi cılız bir açıklamada bulundu. “Tasarruf tedbirleri…”
Devletin tasarruf tedbirleri diye adlandırdığı “şey” daha bir aylık var veya yoktu. Ancak belediyenin kuruluş tarihine bakarsak yaklaşık 80 yıllıktı. Bu belediye kurulduğundan beri “Tasarruf tedbirleri” uygulamış olamazdı.
Bu sefer sükût sırası bendeydi. Hemen çıkıp gidersem elimdeki çay daha bardağın yarısına kadar ancak gelmişti. En iyisi çayımı bitirip sessiz sedasız orayı terk etmem lazımdı. Ben içimden böyle şeyler düşünürken içeri bir daha geldi ve yanımdaki kişilere; “Belediyenin yapacağı festivale kaç davetiye basılacak?” diye sordu.
İçeride bulunan kişi önündeki ekrana bakarak 6 bin renkli davetiye basılacak dedi. 
Bir kitabı neşredilmiş, okullarda veya şahsi olarak dergi çıkarmış ve 30 yıldır matbaa ve basın ile yakın alakası olan biri olarak 6 bin davetiyenin neye mal olduğunu biliyordu.  Bu maliyet için değil ilçenin bağlı bulunduğu ilin en az iki sene “Tasarruf tedbirleri” uygulaması lazım. 6 bin davetiye fiyatına 200 sayfalık kaç tane kitap basılır kim bilir?
İkram edilen çayı bitirdikten sonra usul usul yerimi terk ettim. Vaziyetin verdiği ruh hali ile ne yapacağımı düşünürken; serin bir suyla abdest alıp huşu içinde bir iftitah tekbiri alıp iki rekât şükür namazı kılmak iyi olur diye düşündüm.
Öyle ya, 'tedbirli' davranıp her önüne geleni 'tekdir' etmektense; ifitah 'tekbiri' almak daha evladır…