Bugün, 23 Ekim 2024 Çarşamba

Zeki ORDU


TÜRKLERİN TARİHİ VE CİĞER USTASI

TÜRKLERİN TARİHİ VE CİĞER USTASI


 Yaz ayları; uzun ve yorucu bir iş hayatının ardından bir süreliğine işten uzaklaşıldığı mevsimdir. İnsanınız büyük çoğunluğu gurbettedir. Çalışanlar yıllık izinlerini özellikle temmuz ve ağustos aylarında kullanır daha sonra yine “doyduğu” yere döner.
İzin günleri son zamanlarda “tatil” ve “akraba ziyareti” şeklinde olur. İş dışında kalan bu zamanın bazı kişiler bütçelerine göre tatil yaparlar bazıları ise “Baba vatanı” denilen yere giderler.  Bazıları da kısa seyahatler yaparak değişik yerler görmeyi tercih ederler.
Benim gibi emekli sınıfında olanlar için yılın her günü tatil hükmünde olduğundan ben de bazı yerleri görmek için ikamet ettiğim yerin dışına çıkmışlığım olur.
İşte böyle bir gün Ordu'nun Korgan ve Kumru ilçelerini ziyaret etmek için günün ışımaya başladığı saatlerde yola koyuldum. Atalarımızın “Erken kalkan yol alır” sözü mucibince yollara düştüm. Bir takım yerleri dolaşıp daha önce tanıştığım insanlarla tekrar karşılaşıp kısaca hal hatır sorup şehrin sokaklarını arşınladım.
Kumru ilçesine geldiğimde otomobili bir yere bırakıp şehri dolaşmaya başladım. Kendimce notlar aldım. Bazı kişilere sorular sordum. İnsan hareketlerini gözlemledim. Şehrin mimarisi hakkında kendimce hükümler verip yorumlar yaptım.
Telaşlı insanlar, ayaküstü sohbet edenler, tezgâhlardan alış-veriş yapanlar, banklarda oturup etrafı seyredenler, ibadethanelere gidenler, Pazar yerine kurulmuş tezgâhlardan alış- veriş yapan kişiler gördüm. 
Gönül bu yerde daha çok kalmak isterdi. Bazı kişilerle konuşmak, duygularını öğrenmek, beklentilerini sormak, hayata dair fikirlerinin ne olduğunu anlamak vs… Bir şehri topyekûn yaşamak lazım. Ancak bunlar için zamana ihtiyaç var.
Şehri kendi anlayışıma göre araştırıyor ve gözlemliyordum. Hava hem güneşli hem de sıcaktı. Şehri dolaşırken, tezgâhında döner ve ciğer kavurma satan bir Anadolu insanına rastladım.  Evine helalinden ekmek parası götürmek için tezgâhının başında. Yanından geçerken “Geri dönerken bir uğrayayım” diye geçirdim içimden. 
Şehri biraz gezdikten sonra artık dönme vakti gelmişti. Tekrar aynı yolları yürüyordum. Kendime verdiğim söz gereği seyyar satıcın tezgâhı önünde durdum. Kısa bir vakit bekledikten sonra tezgâhın bulunduğu yerin yanında olan bir yerden çıkıp bana “Buyurun efendim” diye seslendi. Ben de isteğimi belirttim. 
Bana önce ekmeğimin nasıl olması gerektiğini sordu. Çünkü tezgâhında iki çeşit vardı.  Sonra tuzundan biberine, içine katılacak neler varsa ona kadar hepsinin nasıl olması gerektiği hakkında sorular sordu. Ben de her defasında tercihimi belirttim. O da ona göre hazırlıklarını yapıyordu.  Nihayet istediğim şeyi hazırlayıp bir kâğıda sarıp bana verdi.
Ben, satıcının işini ciddiyetle yapmasına hayran hayran bakarken; müşteri memnuniyeti konusunda da bir hayli dikkatli olduğu dikkatimden kaçmadı. En sonunda ona bu işi ne kadar zamandır yaptığını sordum bana 12 sene diye cevap verdi.  Daha sonra satıcıya “Ben şimdi bu konuda bir yazı yazarsam okumak ister misin” diye sordum. O da “Memnun olurum. Zaten bu tür konulara merakım var. Siz buraya geldiğinizde biz de içeride Türklerin tarihini konuşuyorduk” demez mi?
Seyyar satıcı ve Türklerin tarihi konulu bir sohbet…
Aklıma televizyonlarda adları profesörlere çıkmış o kadar adam atalarına söverken; ekmek parası kazanmak için akşama kadar tezgâhının başında duran bu insan fırsattan istifade tarihi ve kültürel mevzularda en azından anlatılanı dinlemek için sohbete katılıyordu.
Kendisini hem takdir ettim hem de tebrik ettim.  İsmini Sorduğumda Hakan Sessiz dedi. Ben soyadını yorgunluktan olacak ki anlayamamıştım. Tekrar sorduğum da “Seslinin tersi” dedi.
Hakan Sessiz belki tezgâhının başında “sessiz” olarak duruyor gibi görünmüş olabilir. Anadolu'nun bu güzel insanı 40 yıl eğitimcilik yapan birine bir ders daha verdi. Kimse kimsenin suretine ve yaptığı işe bakarak karar vermesin.  
O hem satış yapıyor hem de tarihi konular da sohbete katılıyor.
Tarihi belli olmayanlara sözümüz yok.
Hakan Sessiz kardeş! Ciğer kavurmanız çok güzeldi. Ama sizin içiniz daha güzel. İyi ki sizin gibi güzel insanlar yaşıyor ülkemde. Bize kalsa laf söyleyeceğiz diye ukalalık yapardık ancak.