Karadeniz'in kıyıcığında öğretmenlik hayatını sürdüren Yılmaz İmanlık'ı bir şair ve yazar olarak önceden beri tanırım. Şiirleri dışında, bugüne kadar herhangi bir kitabını okuma imkânım olmamıştı. O yüzden bir an evvel okuma, kitapla söyleşme heyecanıyla ilk sayfayı açtım. "Yağmur Kokusu" hikâye kitabını açtığımızda birbirinden güzel şu hikâye başlıklarına rastlıyoruz: "Lâl'e", "Ballı Yumurtanın Gözyaşları", "Yağmur Yağıyordu ve Benim Kalbim Üşüyordu", "Horozların Senfonisi", "Bir Yolculuk Masalı", "Şeker Ali", "Miri Ali Efendi'nin Bir Günü", "Kırmızı Şapkalı Araba", "Bir Avuç Çilek Kaç Para Eder?", "İncir Ağacının Ölümü", "Kirpikler Düşünce", "Her Şey Düş'tü", "Olmayınca Olmuyor", "Üç Kadın, Bir Hikâye", "Garip Bir Baca Meselesi", "Bir Şehidin Yolculuğu", "Şekerim Şekerim!", "İyilik", "İlk Namaz", "Toprak ve Su", "Yağmur Kokusu", "Alacalar Geldi", "Gaz Lambasında Eriyen Zamanlar", "Kar Tanesinde Tüllenen Özlemler", "Hangisi Daha Zor", "İlk Heyecan"
"Lâl'e"den" İlk Heyecan"a 27 kısa hikâyenin ve bir kısım anının tahlili denemesi
Yılmaz İmanlık, kitaptaki "Lâl'e" adlı ilk hikâyesinde bir köy okuluna öğretmen olarak atanan, öğrencisine maaşından burs verecek kadar fedakâr olan bir öğretmenin gözlemlerine ve yaşadıklarına yer veriyor. İki saatlik uzun bir yolculuktan sonra Güzelvatan Köyü'ne varan yeni öğretmen, orada hiç kimseyle konuşmayan ve okula devam etmeyen Lâle adlı bir öğrencisiyle yaşadıklarını aktarıyor okuyucuya. Lâle'nin üvey babasıyla konuşuyor, kızın okumasını sağlıyor. Ekonomik durumu kötü olan kıza maaşından burs veriyor. Yazar İmanlık, burada hikâyenin başlığı olan "Lâl'e"yi hem bir çiçek ve insan adı hem de "konuşmayan" anlamında tevriyeli kullanıyor. "Ballı Yumurta'nın Gözyaşları" adlı ikinci hikâyede, yazarın "Ballı Yumurta" isimli kitabının başına gelenler ironiyle karışık bir üslupla anlatılıyor.
"Yağmur Kokusu" adlı hikâye kitabının üçüncü metninin adı "Yağmur Yağıyordu ve Benim En Çok Kalbim Üşüyordu" adını taşıyor. Bu hikâyede şiddetli bir yağmurda Çatalpınar Köyü'ndeki okuluna giden bir öğretmenin yolda gördüğü bir öğrencisini arabaya alıp almama konusundaki tereddütleri ve neticede arabaya almayışının kızın ölümüne varan sonucu anlatılıyor. Öğretmen köyde yanlış anlaşılır, dedikodu olur diye kızı arabasına al(a)mamıştır. Kızcağız kalp hastasıdır. O şiddetli yağmur altında üşüyerek zatürre olmuştur. Küçük Nisan'ın genç yaşta ölümü öğretmenin vicdanını sorgulamasına, pişmanlık duymasına sebep olmuştur.
“Horozların Senfonisi" hikâyesinde şehirde kümes hayvanı besleyen bir kişinin komşularına verdiği rahatsızlık anlatılır. Özellikle komşulardan biri kötü bir sesle öten horoza kafayı takmıştır. "Bir Yolculuk Masalı"nda içi külçe altınlarla dolu bir geminin su alışı, gemiyle ilgili bir kısım mürettebatın bunu ciddiye almayışı, neticede su alan gemideki altınlardan önemli bir kısmının denize düşerek kaybolması anlatılıyor. Burada vurdumduymazlığın (sorumsuzluğun) nelere mal olduğu sonucuna varılıyor. (Devamı Haftaya)