Bugün, 8 Eylül 2024 Pazar

Yılmaz İMANLIK


YILMAZ İMANLIK'TAN YAĞMUR KOKUSU'NDA SIMSICAK HİKÂYELER M. NİHAT MALKOÇ - 3

Bu hafta M. Nihat Malkoç hocamın Yağmur Kokusu hikaye kitabımla ilgili yaptığı çok kıymetli bir değerlendirme yazısını paylaşmak istiyorum sizinle…”


  Eğitimde yanlış yönlendirmelerin ceremesini çeken "Şeker Ali”
"Yağmur Kokusu" kitabının en güzel ve ibretli hikâyelerinden biri de "Şeker Ali"" adını taşıyor. Lisenin, ilgi alanına girmeyen bir bölümünde, sırf babasının hatırı için okuyan Şeker Ali başarılı olamaz. Sınıfta kalır. Bir şekilde okulu bitirse de mutlu olamaz. Okuldan sonra sevdiği iş olan işletmecilik (pastacılık) işine girer, iki katlı bir iş yeri açar. Burada öğrencilerin başarılı ve mutlu olmaları için ilgi duydukları alanlarda okumaları gerektiğine vurgu yapılır. "Miri Ali Efendi'nin Bir Günü" hikâyesinde bir mezar kazıcının rutin hayatı anlatılırken ölüm gerçeğine vurgu yapılıyor. "Kırmızı Şapkalı Araba"da İstanbul'da dolmuş güzergâhlarının, arabaların tepelerindeki tabela renklerine göre belirlenmesi ironik biçimde anlatılıyor. "Bir Avuç Çilek Kaç Lira Eder?" hikâyesinde bir gencin, kapısı kapalı bir dükkânın önünden geçerken canının çilek çekmesi ve bir avuç çilek alması karşılığında çilek kasasına beş lira bırakması, sonraki gün dükkâna uğrayıp bıraktığı paranın yetip yetmediğini sorgulaması dile getiriliyor. Bu gibi hikâyeler çocuklarımıza okutulursa onlardaki ahlâkî güzellikler inkişaf edebilir. "İncir Ağacının Ölümü" hikâyesinde çevre tahribatına vurgu yapılıyor. Doğanın hoyratça yağmalanarak çok katlı apartmanlar dikilmesi eleştiriliyor.
Bence Yılmaz İmanlık'ın "Yağmur Kokusu" kitabının en güzel hikâyesi, sonu hüsranla da bitse, "Kirpikler Düşünce Her Şey Düş'tü" adını taşıyan, Defne'yle Yavuz'un dillere destan aşkını anlatan hikâyedir. Bu hikâye genç âşıkların dopdolu bir gününü ve günün sonunda kızın lösemi hastası olduğunun ortaya çıkmasını anlatıyor. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olan Yılmaz Bey bu hikâyesinde Türkçenin bütün güzelliklerini ve derin ifade kudretini ortaya koyuyor. İyi başlayan, kötü biten bu hikâyeyi okuyanların kirpikleri ister istemez ıslanıyor. Bu hikâyede özdeyiş güzelliğindeki bir kısım derin ifadeler dikkat çekiyor. "Bazı insanlar gözyaşlarından kendi denizini oluşturur ve içinde boğulur. Kendi denizini kendi oluşturan insanı kimse kurtaramaz. " ifadesi bunlardan sadece bir tanesidir.
"Gaz Lambasında Eriyen Zamanlar" yahut hiç bitmeyen düne özlem...
"Yağmur Kokusu" hikâye kitabının "Olmayınca Olmuyor" adlı öyküsünde bir kompozisyon yarışmasının serüveni ve önündeki engeller dile getiriliyor. "Üç Kadın, Bir Hikâye"de eşinin ölümünü kabullenemeyen Hatice Teyze'nin acıklı hikâyesi anlatılıyor. "Garip Bir Baca Meselesi"nde bir mantolama hikâyesindeki garipliklere yer veriliyor. "Bir Şehidin Yolculuğu"nda şehidin ağzından, şahadetinden defnedildiği zamana kadarki süreç anlatılıyor. "Şekerim Şekerim!" metninde bir kristal şeker tanesinin çöp kutusunda son bulan macerası dile getiriliyor. Aslında bu, bir öyküden çok, masalı andırıyor. "İyilik" hikâyesinde Tülay Hanım'ın kendi açlığını düşünmeden, elindeki son parasıyla aç bir köpeğe simit alarak onun karnını doyuruşu anlatılıyor. "İlk Namaz"da 7-8 yaşlarındaki çocukların ilk namaz hatırasına yer veriyor. Bu bana biraz da Ömer Seyfeddin'in aynı isimli hikâyesini hatırlattı.  (Devamı Haftaya)